Merhaba! Hepinize mutlu bir Pazar günü dileyerek yazıma
başlıyorum. Amerika tatilimi anlattığımdan beri blog için birkaç yazı denemem
olsa da, bir şekilde hepsi yarım kaldı ve sizlerle paylaşamadım. Bugün dikkatimi
başka bir şeyin dağıtmasına izin vermeden sizlere son günlerde nasıl bir
süreçten geçtiğimi anlatacağım.
Günler birbirini kovalıyor, hava giderek daha da sıcak
oluyor ve biz yine evlerdeyiz. Hepimizin karantina süreci farklı bir hale
evrildi, farkındayım. Benimki de öyle. İlk zamanlar, bir süreliğine ihtiyacım
olan şeyin evde kalmak olduğuna son derece ikna olmuş durumdaydım. İşten yorulmuştum,
iş çıkışı “günüm boşa gitmiş olmasın” düşüncesiyle kendimi oradan oraya
sürüklediğimi, sürekli aktivite kovalayarak hayatımı yaşanılır kılmaya
çabaladığımı fark etmiş, biraz evime, kendime vakit ayırmamın bana iyi geleceğini
düşünmüştüm. Öyle de oldu.
Öncelikle ahıra dönmüş olan evimi yaşanılır kıldım. Evim
hiçbir zaman dağınık olmaz; ama temizliği hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim. O
kadar kirliydi ki, ayakkabıyla gezsem bir şey fark etmezdi diyebilirim. Temizlik
yapmaktan da, eve temizlikçi çağırıp onu beklemekten de nefret ediyorum. İnanılmaz
bir zaman kaybı gibi geliyor bana. 2 haftada bir, belki ayda bir bile olacak
olsa, bundan bir şekilde kaçıyordum. Evimin kirli olduğunu bilmek de, evde
durmama isteğimi arttırıyordu. Devamlı dışarıda olup eve sadece uyumaya
geliyordum. Karantina süreci başlayınca mecburen evimi düzenli bir şekilde
temizlemek zorunda kaldım. Eh, vakit sıkıntım da yoktu. Aslında evim 2+1, küçük
sayılabilecek, temizliği kolay bir ev. Ama ben hayatımı dışarıda yaşamaya o
kadar odaklanmıştım ki, bu iş bana son derece zor geliyordu. Artık daha fazla
kaçamazdım. Evimi baştan sona temizledim, mutfağımı yeniden düzenledim, bir
sürü araç-gereç aldım, bol bol mutfak alışverişi yaptım. Kışlıkları kaldırdım,
yazlık kıyafetlerimi çıkardım. Karantina marantina dinlemeden yeni yazlık
kıyafetler aldım. Hayata dair en sevdiğim şeylerden biri olan yaz mevsimini
olabildiğince mutlu karşılamaya çalıştım. Tabii ki endişelerim var, bütün yazı
evde geçirmeyi herkes gibi ben de hiç istemiyorum. Ama şimdilik bu düşünceleri
ertelemek en mantıklısı diye düşünüyorum. En hayırlısı neyse o olsun.
Instagram'daki müzik hesabım olan evcil_music'te biraz daha geniş aralıklarla paylaşım yaptım. İlk zamanlardaki yüksek hevesim kalmadı açıkçası. Biraz daha kendime
dönmek istedim sanırım. Yani zaten influencer değilim, küçük bir kitlem var. Spor
yapacak olan daha önce çekmiş olduğum videolardan faydalanabilir. Kimse yeni
bir şey üreteyim diye kapımda beklemiyor. Ben de içimden gelmesini bekledim. Evdeyken
bir anım bir anımı tutmayabiliyor. Bazen müthiş enerjik, her şeyi yapabilecek
güçte ve inançta olabiliyorken bazen de kabuğuma çekilmek, kendimi dinlemek
isteyebiliyorum. Yalnız olmam da etkili elbette. Kedişim de olmasa ne yapardım
bilmiyorum. Geçtiğimiz günlerde pencereden düştü, çok şükür şu an iyi ama bu
durum beni derinden etkiledi. Şükürler olsun ki ufak bir hasarla atlattık.
Karantina sürecinde benim esas terapi alanım mutfaktı. Mutfakta
bulunmak beni inanılmaz mutlu ediyor. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Hele
bir de kulaklığımı takmış, son zamanlardaki en sevdiğim şarkıları dinliyorsam, demeyin
keyfime! Bir sürü sağlıklı tarif denedim. Favorim İdil Yazar’ın üç malzemeli
dondurma tarifleri oldu. Yaz mevsiminin en önemli yiyecek sembolü dondurmadır. Sonra
da karpuz gelir benim için. Açıkçası hazır dondurmaların tadı o kadar hoşuma
gitmiyor (Magnum hariç). Pastane dondurmasını da şu dönemde bulmak zor. Muz,
çilek, chia ile 5 dakikada dondurma hazırlıyorsun ve gayet de lezzetli oluyor. Kesinlikle
öneriyorum.
Yogadan bahsetmemek olmaz. Çetin Çetintaş’ın videoları ile
başladığımı söylemiştim. Adam gerçekten işinin ehli biri. Videolarını her gün yapmaya
çalıştım. Kimi zaman nöbet nedeniyle, kimi zaman yorgun olmam nedeniyle atlasam
da genel olarak uyum gösterdim ve günden güne geliştiğimi fark ettim. Eğer karantina
süreci yaşanmasaydı tanışmak için çok bile geç kaldığım yoga hayatıma girmeyecekti. Tüm
içtenliğimle söylüyorum, hayatımın en önemli kazanımlardan biri oldu yoga.
Belki hiçbir ilgisi olmayan bir insan için söylediklerim komik gelebilir; ama
bedenimin günden güne güçlendiğini, nefes alışverişimin bile düzeldiğini, daha
rahat uyku uyuduğumu, senelerdir çektiğim vücut ağrılarımın çok büyük ölçüde
azaldığını gördüğüm için yogayı ne kadar övsem yeterli olmaz gibi geliyor. Daha
bir dinginleştim, kendime döndüm, ne bileyim gerçekten bir takım aydınlanmalar
yaşandı içimde. Meditasyon yapmayı henüz denemedim. Osho’nun Korku kitabına başladım,
oradaki önerileri uygulamaya çalışıyorum. Kitapta, meditasyonun bir işi tam
yapmak, kendini tam olarak yaptığın iş her ne ise ona adamak olduğundan
bahsediliyor. “Eğer bunu uygulayabiliyorsanız meditasyon yapmanıza gerek yok”
diyor. Ben de yarım yamalak ilgilendiğim, odaklanamadığım durumlardan kendimi
uzaklaştırmaya karar verdim. Zaman telaşı olmaksızın yaşamaya çalışıyorum. Bu süreçte
kazandığım farkındalıklara şükrediyorum. Beren Saat’e dönüştüm galiba hahahah!
Son olarak Mücbir Sebepler’den bahsetmek istiyorum. Her gece
00:30-01:30 arası olan bu Instagram canlı yayınını duymayan kalmadı sanırım.
Benim de neşem oldu diyebilirim. Nedense en çok Kuşum Aydın’ın storylerini
inceledikleri bölüme gülüyorum. Adam umarsızca belgesel, film, ne bulursa
yorumluyor. Canlı yayındaki ürün yerleştirmeleri de ayrı bir komedi. Yani çok
bir beklenti olmaksızın izlediğinizde epeyce eğlenebiliyorsunuz bu yayında. Ama
“İnanılmaz komik şeyler olacak” diye düşünmeyin. Resmen durum komedisi dönüyor,
kendileri bile ne olacağından habersiz yapıyor zaten.
Galiba yazımın sonuna geldim. Bu süreçte evde yapılabilecek
her şeyi yaptım. Ekmek yapmadım çünkü normalde de sık tükettiğim bir şey değil, yapsam kesin küflenirdi. Buzdolabına koyup çıkarınca da tadı güzel kalmıyor. Gerek yok.
Neyse işte. Artık yüzmek istiyorum. Gerçekten bu konuyu da çözersek bir süre
daha bu şekilde yaşayabilirim. Yüzemeyeceksek de hava sıcaklığı biraz düşsün nolur
canım rabbim, bu nedir ya???
Kendinize iyi bakın, bir sonraki yazımı yayınladığımda
umarım daha güzel gelişmeler yaşanmış olur. Hoşça kalın!