Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Temmuz 2020 Salı

Günlükvari 6 - Arayı Biraz Kapatalım


Herkese merhaba!

Yaklaşık 2 aydır blogta yazı yazmamışım. Aslında bunun farkındaydım; ama bir türlü buraya odaklanamıyordum. Malum yaz mevsimindeyiz, hâlâ COVID-19 sürecinin içindeyiz. Dikkatimi dağıtan, beni yazmaktan alıkoyan birçok durum vardı anlayacağınız.

Mayıs ayında çok özel bir dönem geçirdim. Kendimle kaldığım bu süreç bireysel gibi görünse de aslında ben hayatın içine karışmış, kaybolmuş ve bu kayboluştan da son derece memnundum. Tektim ama sanki herkestim. Hayatımın bundan sonraki günlerine taşımak istediğim güzellikler keşfettim. Haziran ayı bu kadar dingin geçmedi. Çalışma düzenimizin değişip poliklinik düzenine geri dönmemiz bunun başlıca sebebiydi sanırım. Hayat yoğun bir şekilde akıp geçerken her aşamasında “pause” tuşuna basıp irdeleme fırsatın olmuyor. Onu da akışında yaşamak lazım. Ben de öyle yaptım. Elbette ki zorlandığım anlar oldu. Kendimi yepyeni bir insan olarak düşünüyordum. Bu düşünceyi günlük hayatta da uygulayabileceğim, hayata geçirebileceğim dönem başlamıştı. İlk günlerde bunun sınavını verdiğimi zannettim. Aslında olayın böyle olmadığını, benim her şeyimle ben olduğumu fark ettim. Geçirdiğim bu süreç bir başkalaşım değildi, bir dönüşüm sürecinin başlangıcıydı sadece. Ama ben benim, 1 yıl önceki halim de, 10 yıl önceki halim de, 1 saniye önceki halim de. Müthiş bir dinamizme kapıldım, her an değiştiğimi düşündüm. Evet bu da doğruydu, sanki her an yeni bir ben çıkıyordu ortaya. Ama bu yeni çıkan ben, eskileri öldürmüyordu. İçimde onlardan da bir parçayı taşıyordum ve bu kötü bir şey değildi. Sonuçta ben kendimi tamamen yıkmak, yok etmek istemiyorum. Kendimi kabul etmek istiyorum. Kendimi sevmek, sonra da insanları sevmek…

Açıklayabildiğim kadarıyla böyle bir süreçten geçtim işte. Keyifli bir yolculuk. Şu günlerde en sevdiğim mevsimi yaşıyoruz. Yaz benim için o kadar değerli ki, takvim her ilerlediğinde içim burkulur. Her ne kadar zor bir dönemden geçsek de, içimizde yaşama hevesi, heyecanlar var. Bunun olması kadar da güzel bir şey yok.

Gelelim son dönemde başıma gelen trajikomik olaya… Farkında bile olmadan ayağımı kırmışım. Nasıl başardığımı soracak olursanız, tam olarak ben de bilmiyorum. Mikrotravma sonrası ayağıma iyi bakmamaktan kaynaklı stres kırığı gelişmiş. Ben ayağımdaki ağrıyı ciddiye almadıkça durum ilerlemiş anlayacağınız. Kırk yıl düşünsem ayağımı kırıp 3 hafta boyu fark etmeyeceğim aklıma gelmezdi. İşin ilginç tarafı, dizim için MR çektirecekken, “Ayağım da ağrıyordu, onun da MR’ını çektireyim bari” diyerek bu görüntülemeyi çektirmiş olmam. Asıl şikâyetim o değildi yani. Dizim sağlam, ayağım kırık çıkınca şok oldum. Neyse, bu da vermem gereken bir sınavmış. Yoga pratiklerim, egzersizlerim, çekmeyi planladığım dans videolarım rafa kalktı. Ağrı kesici ve buzla istirahat etmekteyim. Umarım en kısa zamanda iyileşirim.

Evde olmak güzel; ama karantina dönemindeki gibi bol egzersizle geçiremediğim için biraz can sıkıcı. Aşk-ı Memnu’yu bitirmek üzereyim. Galiba ben bu diziyi hiçbir zaman tam olarak izlememişim. Her seferinde yeni bir detay keşfedebiliyorum. Akıştan da tam olarak haberim yok, bir sonraki bölümde ne olacağını pek bilmiyorum. İzlediğimde hatırlar gibi oluyorum. Yani sanki her sene daha önce hiç izlememişim gibi bir durum söz konusu oluyor. Ama zannedersem ilk defa bu sene pek kopma yaşamadan izleyebildim. Artık olaylara son derece hakimim. Pandemi sağ olsun. Ayy acaba Aşk-ı Memnu karakter analizi mi yapsam? Belki bir sonraki yazının konusu bu olabilir. İlginç bir şekilde, blogta en çok okunan yazım “Sex and The City karakter analizi” yazım olmuş. Sanırım insanlar bu tarz çerez yazıları oldukça seviyor. Zaten ben de inanılmaz derin şeyler yazmıyorum.

Sanırım şimdilik anlatacaklarım bu kadar. Bir sonraki yazıda Aşk-ı Memnu'yu yazmasam bile belli bir konuyu ele alırım diye tahmin ediyorum. Umarım her şey herkes için güzel olur. Hoşça kalın!

Herkese Merhaba!

Günlükvari 16 - Nihayet Bahar!