Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Ekim 2021 Pazar

Günlükvari 11 - Umut

Herkese merhaba!

Bugün bir blog yazısı yazmam için son zamanların en uygun günüydü. Sabah kalktım, nöbete geldim, hastaların kan sonuçlarına baktım, vizitimi attım, odaya çekilip tezimle ilgili etik kurul başvuru formlarıyla uğraştım. Öğlen Pumpkin Spice Latte’mi yudumladım, bu arada ne kadar şekerli olduğunu unutmuşum, bir daha içmeyi düşünmüyorum. Sosyal medya turumu attım, hastane bahçesinde yürüyüş yaptım, gün hâlâ bitmedi.

Uzun zamandır bütün günümü böyle yalnız geçirmemiştim. Yalnızlık demek düşüncelerle boğuşmak demek benim gibiler için. “Overthinker” yani fazla düşünen insanlar, sürekli olarak olumsuz düşünceler ürettiklerinde, bu düşünceler yüzünden adeta can çekişebiliyorlar. Zaten depresyona da böyle girmiştim. Çok şükür bir süredir -ara ara gelen kısa süreli üzüntüler dışında- böyle değilim. Aylar önce şöyle bir şey yazmıştım:

“Hayat beni alsın, götürsün bir süre. Düşünecek fırsat bile bulamayacağım günler içinde kaybolayım. Rutinin içine karışayım. Sonra beni usulca kıyıya bırakıversin, uzun süredir içinde olduğum sudan kendi isteğimle, kendi gücümle çıkayım. Biliyorum ki o zaman geldiğinde yeniden doğmuş gibi olacağım.”

Sanırım hayatın beni kıyıya bıraktığı dönemdeyim. Büyük bir dönüşüm yaşamış gibi hissediyorum. Yorgunum; ama huzurluyum. Sanki bu zamana kadar yaşadığım her şeyi ancak özümseyebilmişim gibi geliyor. Yaşamak başka, hissetmek başka, özümsemekse bambaşkaymış. Dinginleştim. Kavgalarımı bitirdim. En azından şimdilik. Bir süre böyle dinlenim halinde kalmak bana iyi gelecek.

Bireyselliğe verdiğim değer arttı. Kendime saygı duymayı, önceliklerimi önemsemeyi, beni gerçekten huzurlu hissettiren şeyleri bulmayı ve bunları uygulayabilmeyi istiyorum. Uzun zamandır hayalini kurduğum derin birliktelik, hayat arkadaşlığı şu dönemde önceliğim değil. Çok istedim. Çok düşledim. Yerini hiçbir şeyin dolduramadığını düşündüm. Ama şu anımda daha farklı bir pencereden bakıyorum hayata. Özel bir insan olduğumu düşünüyorum. Hayatımın geri kalanında kendime ne katabilirsem kâr diye düşünüyorum. En çok; ama en çok dans etmeyi seviyorum. Üzerine eğildikçe kendimi ne kadar geliştirdiğimi gördüm. Sahnede olmanın, performans sergilemenin hayali bile güzel. Ergenliğimden beri hep böyle düşler kurmuşumdur. Şimdilik kendi hayatımın sahnesindeyim. Belki ileride bambaşka şeyler olur, kim bilir?

Geçmeyeceğini düşündüğüm üzüntülerimin her geçen gün belirgin şekilde azaldığını görüyorum. Zaman zaman yaralarıma gözlerimden süzülen yaşlarla dokunuyorum. Ama hissettiğim keder eskisi gibi şiddetli değil. Yenilgiyi kabul etmek gibi. Akıntıya karşı yüzmemek, teslim olmak gibi. Kurduğum hayallerin hayal olarak kalması gerektiğini artık görebiliyorum. Onlar zaten hiç gerçek olmayacakmış. Olayları yorumlayış biçimim gerçek dışıymış. Çok yüksek duygularla mutlu olmaya öyle ihtiyacım varmış ki, varımı yoğumu kumar masasına yatırmışım. Aslında o kumarda kaybedeceğimi içten içe biliyordum; ama hissettiğim derin acıya teslim olmuştum bir kere. Domino taşlarının birbirini düşürmesi gibi, geçmişim beni bu hale düşürmüştü. Hayat bu. Hepimizin başına her an her şey gelebilir. Şükürler olsun ki, o karanlık dönemden debelenerek olsa da çıktım. İnsanın kendi zihnine söz geçirememesi çok ağır bir sınavmış.

2020 ve 2021 ömrüme derin izler bırakan iki yıl oldu. Asla unutulmayacak iki yıl. Hayattayım. Mental çöküşüm sonumu getirmedi. Umuyorum ki o kritik süreci atlattım. Bundan sonrasında da elimden geldiğince mücadelemi sürdüreceğim. Çünkü biliyorum ki, en kötü anlarımda dahi bir çıkış yolu bulmayı başardım. O çıkış yolunu aradım. Bırakmadım. Yalnızca, bir süre daha dinlenmem gerekiyor, bunun da farkındayım.

Son olarak söylemek istediğim şey: dilerim ki umudum artar. Umudumuz artar. En çok ihtiyacımız olan şey bu.

Sevgiler!

Herkese Merhaba!

Günlükvari 16 - Nihayet Bahar!