Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Ocak 2023 Cumartesi

Günlükvari 14 - Uzmanlık Öncesi Son Çıkış

Herkese merhaba!

Blog yazmayalı uzun zaman oldu, hatta 2022’yi geride bıraktık. Benim için çok güzel bir yıldı açıkçası. Elbette ki zorlandığım zamanlar oldu; ama ortalamanın üstünde bir yıldı kesinlikle. Kasım ayında uzmanlık tezimi savundum, muhtemelen ayak parmağımı kırdım, tam iyileşmemiş ayağımla Amerika’ya gittim. 2022’nin son aylarında hareketlilik de eksik olmadı anlayacağınız. Gerçi ne zaman oldu ki?

Amerika seyahatimden biraz bahsedeyim. Washington ve New York’u görme fırsatım oldu. New York zaten hayallerimin şehri. Senelerce dizilerde, filmlerde gördüğüm caddeleri, gökdelenleri görmek harika bir deneyimdi benim için. Hava çok soğuktu ve çoğunlukla yağmurluydu. Gezmek için dört günümüz vardı ve ayağımın sakatlığı başıma bela oldu biraz. Ama olsun, yine de muhteşemdi. Christmas ruhunu iliklerime kadar hissettim. İnsanların çok hoşsohbet, her zaman güleryüzlü olmaları çok tatlıydı. Tren makinisti anonslarında espri yapıyordu mesela. Rockefeller Center’ın tepesi olan Top of Rock’tan şehri kuş bakışı izlemek en etkileyici anlardandı. Bir de Brooklyn Bridge’te yürürken Statue of Liberty’yi görmek… Çok uzakta olmasına rağmen o kadar görkemliydi ki kendimi küçücük, nokta gibi hissettim. Hayatımda ilk kez NBA maçını canlı izledim. New York Knicks ve Chicago Bulls’un maçıydı. Muhteşem bir deneyimdi. Son saniyede Knicks kaybettiği için biraz buruldum, neyse… Washington’a gelecek olursak, çok daha sakin ve huzurlu bir şehir. İnsanların çoğu Christmas tatili nedeniyle evlerine gittiği için iyice ıssızlaşmış. Beyaz Saray asla hayal ettiğim gibi bir yer değildi, küçücük bir evmiş meğer. Escobar’dan bir eksiğim olamayacağı için elbette önünde fotoğraf çektirdim. Bisiklet turu yaptım ki benim için challenge denilebilecek bir olay, kesinlikle iyi bir sürücü değilim. Washington Monument, Lincoln Monument gibi ünlü anıtlarını gördüm. Burada insanı garip hissettiren detay, ülkenin tarihinin 250 yıllık olması. Bulunduğumuz coğrafyada milattan öncesine kadar gidebiliyorken, o coğrafyanın çok daha yeni bir sivilizasyonunun olduğunu fark etmek gerçekten ilginç. Binalar, yollar çok geniş, çok görkemli, alan da bol.  Yalnız AKP’li gibi yorum yapmak istemiyorum; ama galiba global bir ekonomik kriz var aşkolar jdhjkf. Her şey üç sene öncesine kıyasla çok pahalanmış. Elbette ki Türkiye ile kıyaslanamaz, biz bittik, biz mahvolduk. Ama orada da fiyatlar beklenenin üstünde artmış. Washington’da en çok sevdiğim yer Georgetown oldu. O kadar tatlış bir yer ki… Ahh bir de o cookieciyi hiç unutmayacağım. Levain Bakery you stole my heart… Tahmin edileceği gibi, burada herkes buz pateninde çok iyi. Ayağım sakat olmasına rağmen denemek istedim, çünkü neden bir yerimi daha kırmayayım? Kırmadık çok şükür. Pek beceremedim; ama çok da kötü değildim bence.

Bir de değişik bir spor deneyiminden bahsedeyim. Evet ayak parmağım kırık diyorum; ama hiçbir aktiviteden de geri kalmıyorum. Böyle böyle iyileşmedi işte. Neyse, Orange Theory diye bir spor salonu zinciri var. Arkadaşlarım oraya üye olmayı düşünüyordu, denemek için seans ayarlamışlar. Sağ olsunlar benim için de kayıt yaptırmışlar. Şöyle ki grup olarak katılıyorsunuz, bir P.T. var ve sizi yönlendiriyor. Ekranda isminiz ve kalp hızınız, o anki renginiz (gri, yeşil, turuncu, kırmızı) görünüyor. Gri olan egzersizi efektif yapmadığınızı, kırmızı olan da götünüzün çıktığını gösteriyor. Hedef bolca yeşil ve turuncu alanda kalmak. (Anladıklarım bunlar, eksik veya yanlış olabilir) 1 saatlik egzersiz sonunda ortalama değeriniz hesaplanıyor. Kardeşiniz ülkesini gururla temsil etti ve bolca yeşil ve turuncu alanda kaldı. Heh bir de piramid şeklinde olması daha sağlıklı egzersiz anlamına geliyormuş. Toplamda iki kez gittim ve ikisinde de ideal egzersiz yaptığım sonucu çıktı. Ben makinayım makina.

Yılbaşına gelecek olursak; ev partisi düzenledik, yaklaşık on beş kişi falandık. Keyifliydi gayet. Yeni yıla girdikten 1 saat sonra sızmışım ya. Biraz daha uyanık kalabilseymişim iyiymiş.

Ben ne zaman Amerika’ya gitsem (toplamda 2 kez), bana orada yaşamalıymışım hissi geliyor. Yine USMLE’ye çalışma kararı aldım. Artık Yandal sınavına çalışmak bana kerizlikmiş gibi geliyor. Ona çalışacağıma denklik sınavına çalışmam daha mantıklı bence. Bilmiyorum, hiçbir şekilde ülkemi geride bırakacağım için bir hüzün yaşamayacakmışım gibi geliyor. Öyle bıkmışım ki. Ki düşünün, bu yaşıma kadar ülkenin en yaşanılabilir şehirlerinde yaşamış olmama rağmen böyle hissediyorum. Bunun daha mecburi hizmeti var.

İlişkim olmadığı için sürekli mızmızlanıyorum; ama bir taraftan da aşırı özgür olabilmek, hayatımı planlarken hiçbir faktöre bağlı olmamak muhteşem bir şey. Ben aileci biri de değilim pek. Yani annemle haftada bir, babamla ayda bir falan telefonla görüşüyorum. Ablamla da çoğunlukla mesajlaşıyoruz. Yurtdışında yaşasam zaten bu kadar, hatta belki daha sık görüşürdük. Hayatımla ilgili radikal kararlar alabileceğim bir zaman dilimindeyim ve bu çok kıymetli bir şey.

Şubat ayında uzman oluyorum. Nisan'da atama kurasına gireceğim. Umarım Zonguldak’a atanırım. Dansa devam edebileceğim bir şehir olması benim için çok önemli. İzmir’e dair en çok özleyeceğim şey dans. Gerçekten modern bir şehirde yaşadım, bunun hakkını vermeliyim. Kendimi kısıtlanmış hissetmedim veya minimum düzeyde hissettim. Bu simülasyonda (T.C.) var olabilmem için böyle bir şehirde yaşayabilmem gerekiyor.

Hayatım çok belirsiz ve aslında bu belirsizlik çok da heyecan verici. Özgürlüğümün, bireyselliğimin doruklarındayım adeta. Mesela İzmir’i terk edeceğim, başka bir yere gideceğim, tek başımayım (aşkım kedayımla elbette). Aldığım kararlar yalnızca beni ilgilendiriyor. İnsan neye sahip değilse o kıymetli gelirmiş, artık bakış açımı değiştirmeye karar verdim. Sahip olduklarım da çok kıymetli şeyler. Bu demek değil ki ıssız kadın oldum, erkeklerden ölümüne uzak duracağım falan. Hayır elbette. Tam aksine, hayatıma alacağım kişi beni öyle etkilemeli ki bu fancy hayatım yerine onu tercih edeyim, onunla olmak isteyeyim. Varsa yüreği olan gelsin hahaha. Yani hayatımda kalite kaybı istemiyorum kesinlikle. Çıtayı mevcut olanın üzerine çıkarmayacaksa, hatta aksine benim modumu, hayat enerjimi düşürecekse o kişi benim hayatıma girmemeli diye düşünüyorum. Bana bir şeyler katmayan, üstüne bir de benden götüren insanı istemiyorum. Uğruna ilişki boyunduruğuna gireceğim insan hakikaten bir şeylere değmeli. Romantizm elbette güzel; ancak yalnız yaşamaya alışmış bir insanın hayatı çift kişilik yaşamaya başlaması da kolay bir durum değil. Kesinlikle motive edilmek gerekiyor.

Bakalım önümüzdeki birkaç ay içinde neler olacak, heyecanla bekliyorum. Sınavım için ve atamam için bana şans dileyin, öpüldünüz!

Herkese Merhaba!

Günlükvari 16 - Nihayet Bahar!