Herkese merhaba!
Blog yazmayalı uzun zaman oldu, hatta 2022’yi geride
bıraktık. Benim için çok güzel bir yıldı açıkçası. Elbette ki zorlandığım
zamanlar oldu; ama ortalamanın üstünde bir yıldı kesinlikle. Kasım ayında uzmanlık
tezimi savundum, muhtemelen ayak parmağımı kırdım, tam iyileşmemiş ayağımla
Amerika’ya gittim. 2022’nin son aylarında hareketlilik de eksik olmadı
anlayacağınız. Gerçi ne zaman oldu ki?
Amerika seyahatimden biraz bahsedeyim. Washington ve New
York’u görme fırsatım oldu. New York zaten hayallerimin şehri. Senelerce
dizilerde, filmlerde gördüğüm caddeleri, gökdelenleri görmek harika bir
deneyimdi benim için. Hava çok soğuktu ve çoğunlukla yağmurluydu. Gezmek için
dört günümüz vardı ve ayağımın sakatlığı başıma bela oldu biraz. Ama olsun,
yine de muhteşemdi. Christmas ruhunu iliklerime kadar hissettim. İnsanların çok
hoşsohbet, her zaman güleryüzlü olmaları çok tatlıydı. Tren makinisti
anonslarında espri yapıyordu mesela. Rockefeller Center’ın tepesi olan Top of Rock’tan
şehri kuş bakışı izlemek en etkileyici anlardandı. Bir de Brooklyn Bridge’te
yürürken Statue of Liberty’yi görmek… Çok uzakta olmasına rağmen o kadar
görkemliydi ki kendimi küçücük, nokta gibi hissettim. Hayatımda ilk kez NBA
maçını canlı izledim. New York Knicks ve Chicago Bulls’un maçıydı. Muhteşem bir
deneyimdi. Son saniyede Knicks kaybettiği için biraz buruldum, neyse… Washington’a
gelecek olursak, çok daha sakin ve huzurlu bir şehir. İnsanların çoğu Christmas
tatili nedeniyle evlerine gittiği için iyice ıssızlaşmış. Beyaz Saray asla
hayal ettiğim gibi bir yer değildi, küçücük bir evmiş meğer. Escobar’dan bir
eksiğim olamayacağı için elbette önünde fotoğraf çektirdim. Bisiklet turu
yaptım ki benim için challenge denilebilecek bir olay, kesinlikle iyi bir sürücü
değilim. Washington Monument, Lincoln Monument gibi ünlü anıtlarını gördüm. Burada
insanı garip hissettiren detay, ülkenin tarihinin 250 yıllık olması. Bulunduğumuz
coğrafyada milattan öncesine kadar gidebiliyorken, o coğrafyanın çok daha yeni
bir sivilizasyonunun olduğunu fark etmek gerçekten ilginç. Binalar, yollar çok
geniş, çok görkemli, alan da bol. Yalnız
AKP’li gibi yorum yapmak istemiyorum; ama galiba global bir ekonomik kriz var
aşkolar jdhjkf. Her şey üç sene öncesine kıyasla çok pahalanmış. Elbette ki
Türkiye ile kıyaslanamaz, biz bittik, biz mahvolduk. Ama orada da fiyatlar beklenenin
üstünde artmış. Washington’da en çok sevdiğim yer Georgetown oldu. O kadar tatlış
bir yer ki… Ahh bir de o cookieciyi hiç unutmayacağım. Levain Bakery you stole my
heart… Tahmin edileceği gibi, burada herkes buz pateninde çok iyi. Ayağım sakat
olmasına rağmen denemek istedim, çünkü neden bir yerimi daha kırmayayım? Kırmadık
çok şükür. Pek beceremedim; ama çok da kötü değildim bence.
Bir de değişik bir spor deneyiminden bahsedeyim. Evet ayak
parmağım kırık diyorum; ama hiçbir aktiviteden de geri kalmıyorum. Böyle böyle
iyileşmedi işte. Neyse, Orange Theory diye bir spor salonu zinciri var.
Arkadaşlarım oraya üye olmayı düşünüyordu, denemek için seans ayarlamışlar. Sağ
olsunlar benim için de kayıt yaptırmışlar. Şöyle ki grup olarak katılıyorsunuz,
bir P.T. var ve sizi yönlendiriyor. Ekranda isminiz ve kalp hızınız, o anki renginiz
(gri, yeşil, turuncu, kırmızı) görünüyor. Gri olan egzersizi efektif
yapmadığınızı, kırmızı olan da götünüzün çıktığını gösteriyor. Hedef bolca yeşil
ve turuncu alanda kalmak. (Anladıklarım bunlar, eksik veya yanlış olabilir) 1
saatlik egzersiz sonunda ortalama değeriniz hesaplanıyor. Kardeşiniz ülkesini
gururla temsil etti ve bolca yeşil ve turuncu alanda kaldı. Heh bir de piramid
şeklinde olması daha sağlıklı egzersiz anlamına geliyormuş. Toplamda iki kez
gittim ve ikisinde de ideal egzersiz yaptığım sonucu çıktı. Ben makinayım makina.
Yılbaşına gelecek olursak; ev partisi düzenledik, yaklaşık
on beş kişi falandık. Keyifliydi gayet. Yeni yıla girdikten 1 saat sonra
sızmışım ya. Biraz daha uyanık kalabilseymişim iyiymiş.
Ben ne zaman Amerika’ya gitsem (toplamda 2 kez), bana orada
yaşamalıymışım hissi geliyor. Yine USMLE’ye çalışma kararı aldım. Artık Yandal
sınavına çalışmak bana kerizlikmiş gibi geliyor. Ona çalışacağıma denklik
sınavına çalışmam daha mantıklı bence. Bilmiyorum, hiçbir şekilde ülkemi geride
bırakacağım için bir hüzün yaşamayacakmışım gibi geliyor. Öyle bıkmışım ki. Ki düşünün,
bu yaşıma kadar ülkenin en yaşanılabilir şehirlerinde yaşamış olmama rağmen
böyle hissediyorum. Bunun daha mecburi hizmeti var.
İlişkim olmadığı için sürekli mızmızlanıyorum; ama bir
taraftan da aşırı özgür olabilmek, hayatımı planlarken hiçbir faktöre bağlı
olmamak muhteşem bir şey. Ben aileci biri de değilim pek. Yani annemle haftada
bir, babamla ayda bir falan telefonla görüşüyorum. Ablamla da çoğunlukla mesajlaşıyoruz. Yurtdışında yaşasam zaten bu
kadar, hatta belki daha sık görüşürdük. Hayatımla ilgili radikal kararlar
alabileceğim bir zaman dilimindeyim ve bu çok kıymetli bir şey.
Şubat ayında uzman oluyorum. Nisan'da atama kurasına gireceğim.
Umarım Zonguldak’a atanırım. Dansa devam edebileceğim bir şehir olması benim
için çok önemli. İzmir’e dair en çok özleyeceğim şey dans. Gerçekten modern bir
şehirde yaşadım, bunun hakkını vermeliyim. Kendimi kısıtlanmış hissetmedim veya
minimum düzeyde hissettim. Bu simülasyonda (T.C.) var olabilmem için böyle bir
şehirde yaşayabilmem gerekiyor.
Hayatım çok belirsiz ve aslında bu belirsizlik çok da
heyecan verici. Özgürlüğümün, bireyselliğimin doruklarındayım adeta. Mesela İzmir’i
terk edeceğim, başka bir yere gideceğim, tek başımayım (aşkım kedayımla
elbette). Aldığım kararlar yalnızca beni ilgilendiriyor. İnsan neye sahip
değilse o kıymetli gelirmiş, artık bakış açımı değiştirmeye karar verdim. Sahip
olduklarım da çok kıymetli şeyler. Bu demek değil ki ıssız kadın oldum,
erkeklerden ölümüne uzak duracağım falan. Hayır elbette. Tam aksine, hayatıma
alacağım kişi beni öyle etkilemeli ki bu fancy hayatım yerine onu tercih edeyim,
onunla olmak isteyeyim. Varsa yüreği olan gelsin hahaha. Yani hayatımda kalite
kaybı istemiyorum kesinlikle. Çıtayı mevcut olanın üzerine çıkarmayacaksa,
hatta aksine benim modumu, hayat enerjimi düşürecekse o kişi benim hayatıma
girmemeli diye düşünüyorum. Bana bir şeyler katmayan, üstüne bir de benden götüren
insanı istemiyorum. Uğruna ilişki boyunduruğuna gireceğim insan hakikaten bir
şeylere değmeli. Romantizm elbette güzel; ancak yalnız yaşamaya alışmış bir insanın
hayatı çift kişilik yaşamaya başlaması da kolay bir durum değil. Kesinlikle
motive edilmek gerekiyor.
Bakalım önümüzdeki birkaç ay içinde neler olacak, heyecanla
bekliyorum. Sınavım için ve atamam için bana şans dileyin, öpüldünüz!