Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Şubat 2023 Perşembe

Günlükvari 15 - Uzaklaşmak

Herkese merhaba.

Bu satırları memleketim Zonguldak’tan yazıyorum. Neden mi buradayım? Ayak parmağımdaki kırık iyileşmediği için ayağım alçıya alındı. Bir ay istirahat edeceğim. Bu ikinci kırık tecrübem olduğu için bu konuyla ilgili fazla üzgün ve travmatize hissetmiyorum. Zaten beklediğim bir durumdu. Düştüğümde çatlak olduğunu tahmin ettiğim parmağımın iyileşmesi için istirahat etmem gerekiyordu ve kurtlu ben yerimde durmadığım için stres kırığı gelişti. Bu ayakla dans festivaline gittim, Amerika’ya gittim, geri dönünce dans okuluna gitmeye devam ettim. Yetmedi, uzmanlık sınavında bir saat stilettoyla ayakta durdum. Sonunda parmağım isyan etti haklı olarak. Artık kıçımın üstüne oturup kırığın iyileşmesini beklemekten başka şansım yok. Benim gibi devamlı dans eden, yerinde duramayan bir insanın sınavı da bu işte. Neyse ki süre fazla uzun değil, dayanabilirim. Koltuk değneklerine alışmam bir iki gün sürdü; ama artık iyiyim. Aile evinde minimum efor sarf ederek yaşantımı sürdürüyorum. Aslında bu boşluğa ihtiyacım vardı. Mental olarak zorlu bir dönem geçirdim. Depremle ilgili düşüncelerimi yazıp yazıp siliyorum. Kendimi ifade etmekte zorlanıyorum, ne desem bencilce olacak gibi geliyor. Üzüntümü tarif etsem, öfkemi anlatsam, yani ne yapsam, ne söylesem boş, tarifi imkansız bir felaket. Bu süreçte bir vatandaş, bir doktor olarak elimden ne gelirse yapacağım, sanırım metanetimi korumamı sağlayacak tek şey bu.

Nihayet uzman oldum. Hastane ortamından çok sıkılmıştım, içimden işe gitmek hiç gelmiyordu artık. Hastanedeki misyonumu tamamlamış gibi hissediyorum. Görev yerimin değişecek olması benim için güzel bir durum. Buraya atanmayı istiyorum. Bakalım yeni görev yerim neresi olacak? Nisan atamasına gireceğim için henüz zaman var.

Hareketsiz yaşantımda neler mi yapıyorum? Modern Family’ye başladım ve çok sevdim. Beni güldüren tek aktivitem onu izlemek. Bazen mata uzanıp belimi, bacaklarımı esnetiyorum, gökyüzünü seyrediyorum. Instagram ve twittera daha az girmeye karar verdim; çünkü ya ağlıyorum ya öfkelenip malum şahıslara küfür etmeye başlıyorum. Bu durum özellikle de immobil olduğum, beni iyi hissettirecek fiziksel aktiviteleri gerçekleştiremediğimden psikolojik anlamda daha kötü olmama sebep oluyor ve benim bu halde olmamın hiç kimseye bir faydası yok. O nedenle akıl sağlığımı korumayı önceliğim olarak belirledim. Yeğenim ve ablamla puzzle yapıyoruz. Ailemle TV dizisi izliyorum. Çok uzun zamandır dijital platform hariç Türk dizisi izlememiştim, annem karakterleri özetliyor, onlara adapte oluyorum. Buraya geldiğimden beri henüz kitabı elime almadım; ama Otomatik Portakal’a devam edeceğim. Martin Eden kitabını bitirdim. İşin ilginç kısmı, kitabı uzmanlık sınavına çalıştığım dönemde bitirmiş olmam. Yani ders aralarında kafam dağılsın diye okurken, kitabın asıl ilgi çekici kısmı başladı ve elimden bırakamaz oldum. Kitap beni gerçekten etkiledi. Jack London’un kendi yazarlık serüveninden esinlenerek yazdığı bir kitap. Ben direkt kendi yaşam hikayesi sanıyordum; ama öyle değil, sonuna gelince anladım… Kitaba dair yorumum şu: Her zaman olduğu gibi insanlıktan tiksiniyorsunuz.

Kendimle ve çevremdeki insanlarla ilgili psikolojik analiz yapmayı çok severim. Bu özelliğim son 2.5 yılda iyice belirginleşti. Artık kendimden sakladığım pek  bir şey kalmadı, kendime dürüst olmayı öğrendim. Bir duruma verdiğim tepkinin altında yatan nedeni anlamam oldukça kısa sürüyor artık. Nedenini bildiğimi düşünmeme rağmen hâlâ yol alamadığım bazı konularla ilgili yeniden psikolojik destek almaya karar verdim. Ayağım alçıya alınmadan önce 2 seans gidebilmiştim; döndüğümde devam edeceğim.

Bu aralar üzerinde düşündüğüm konu ego. Ben bunca zaman değersizlik hissiyle mücadele verirken meğerse asıl canavarı arka plana atmışım. Kendimi çok fazla önemsediğimi fark ettim. İki durum birbirine bu kadar zıtken nasıl aynı zihinde var olabiliyor, ilginç değil mi? Egom muhtemelen bir savunma mekanizması olarak inşaa edilmiştir. Değersizlik hissinin üstünü örtmeye çalışıyorumdur. Ama bu sahte bir şey değil, gerçekten var. Hem kendimi hem de başkalarının beni değerlendirme biçimini çok önemsiyorum. Ve tokat gibi bir gerçek var ki insanlar beni, benim onların önemsediğini düşündüğüm kadar önemsemiyor. Birçok insanın umurunda bile değilim, onların da benim umurumda olmadığı gibi. Bu gerçek bana yeni yeni dank ediyor. Önceden bu konunun üzerine mutlaka düşünmüşümdür; ama hiçbir zaman son günlerde olduğu gibi içime işlememiş, özümsememişim.

Kendimi önemsememde yanlış bir şey görmüyorum. Ama bundan sonra kendime, insanların beni, benim sandığımdan çok daha az önemsediğini kendime sık sık hatırlatacağım. Bu gerçeği hayatıma entegre etmemle daha özgür, daha huzurlu olacağımı düşünüyorum. Bu durum belki de benim prangamdı. Kendim olabilmemin önünde bir engeldi. Bu sayede belki de bundan sonra gerçekten kendim için yaşayabileceğim.

Hayatı, olması gerekenden çok daha fazla ciddiye aldığımın artık iyice farkındayım. Herhangi bir beklentim olmadan, gelişine yaşayacağım bundan sonra. Güzellik gelirse güzelliği, üzüntü gelirse üzüntüyü yaşayacağım. Yoluma devam edeceğim. Dramatize etmeyeceğim duyguları, insanları. Duygumu var olduğu anda hissedeceğim, bittiğinde bitecek. Kafamda kurmayacağım, gerçeklikten çıkmayacağım. Gerçek neyse onu yaşayacağım, bittiğinde bitecek.

Herkese Merhaba!

Günlükvari 16 - Nihayet Bahar!