Selamlar! Arayı fazla uzatmadım bu sefer. Belli bir konum yok aslında, hatta belki yayınlamam bu yazıyı. Öylesine konuşmak istiyorum. 30 Ekim'den beri tuttuğum bir günlüğüm var, "Bugün şöyle bok gibiydi ama toparlicam, işte umutlarım var ama yıkılmak üzereyim, öldüm, geberiyorum ama tam anlamıyla da vazgeçmiş değilim" Böyle şeyler yazmışım sürekli.
İnternete girmek de beynimi yakıyormuş gibi geliyor. Instagramı kaldırmakla gerçekten iyi bir şey yaptım kendim için. Gece uyumadan önce tarayıcıdan şöyle bir bakıp kedi köpek likelayıp çıkıyorum. Twitter son kalemdi ama ordan da eski tadı alamadığımı söylemiştim. Dün onun da appini kaldırdım ama tarayıcıdan köpek gibi girmeye devam ediyorum. Daha da cazip gelmeye başladı hatta. Bir de, molalarda kendimi oyalamak için daha önceden okuduğum çerez kitapları tekrardan okumaya başladım. Gülse Birsel'in Memleketi Ben Kurtaracağım kitabı ruhuma iyi geldi. Çok kasmadan, tatlış tatlış okunulacak bir kitap. Tus kitapları bitti, bir de okuma kitaplarını ikinciye dönüyorum ya abv bu hayatın. Ama ben izlediğimi ikinciye izlemeye, okuduğumu tekrar okumaya, ilkinde kaçırdığım detayları fark etmeye bayılan bir insanım. Tam bir eski bağımlısıyım o konuda. Yeni bir diziye başlayacağıma sevdiğim bir dizinin bölümünü açar izlerim. Arka planda önemsiz bir detayı fark eder, "Aa bak hiç dikkat etmemişim o zaman" der, mutlu olurum. Böyle böyle yeni dizi izleyemez oldum resmen.
O kadar kolay etkilenen bir insanım ki, Gülse Birsel'in günlükvari tarzı içimdeki yazarı uyandırdı, günlüğüme bile komiklik şakalar yapmaya başladım. Sonu ünlemle biten nükteler, hayatımdaki olumsuzlukları alaya almalar falan. Bitirdikten sonra da nasıl yazmışım diye okuyorum sdhjjfk Of ben gerçekten iflah olmaz bir bireyim.
Dün Tus başvurumu yaptım. Başvurular başlar başlamaz yaptım. 2-3 kez kontrol ettim. Başvuru kağıdımın çıktısını falan aldım. (Evde yazıcı var, sokağa çıkmadım bunun için merak etmeyin.) Sonra evde "Hayat işte şu bir güne, bir sınava bağlı." triplerine girdim. Sonra dedim ki kendime "Ulan kendini bildin bileli sınava giriyorsun, romantizm yapmak şimdi mi aklına geldi?" Geçenlerde çok yakın arkadaşım bana moral vermek için "Bak, oks, ygs, lys, üniversitedeki sınavlar, tüm bunları başarıyla atlatmışsın. Biri senin üzerine bahis oynasa Tus'u da kazanır'a oynar" dedi. Bir an kendimi hipodromda koşarken hayal ettim. Zengin göbekli amcalar, "Kazanır, kazanır bu kıza yatırıyorum tüm paramı" falan diyor. Ben de onları hayal kırıklığına uğratmıyorum tabii ki. Ya Scrubs diye bir dizi var, izlemeyen varsa izlemesini önereceğim bir dizi gerçekten. Ordaki başrol J.D. de sürekli böyle hayallere dalıyordu ve çok komikti. Bu bilgiyi de vermek izledim. Öyle işte hipodromda Gülbatur, Şahbatur'larla koşma düşüncesi de beni eğlendirdi. Hakikaten ben de kendime oynardım sanırım. Ama işin içindeyken öyle olmuyor. Bir aksilik olursa, başaramazsam, emeklerim boşa giderse? Ya yetersizsem? Bir sonraki sınava çalışmayı kaldırabilir miyim? Ne bileyim birilerinin nazarı değer mi?
Yahu bu nazar işi gerçekten var mı? Yoksa psikolojik mi? Birçok kişiyi görüyorum, nazar değdirdiniz, göze geldim, şöyle böyle. Annem aşırı inanıyor. Küçükken erkenden konuşunca beni kıskanmışlar, nazar değmiş. Bir süre kekelemişim öyle diyor. İbrahim Tatlıses bile "Hain insanlar, nazar ettiniz" diyor. Adam imparatorluk kurmuş, kafasından vurulup ölmemiş, ona bile nazar değmiş. Neden değiyor bu lanet olasıca nazar??? Bir tweet vardı "Tabii nazarımız değecek orospu çocukları var mı öyle bedavaya mutluluk" diye. Peki tweeti özlü bir sözmüş gibi italik yazmam asgdjshdkf çok eğlendim. Aslında bu da haklı bir bakış açısı. Ama nolur Allah'ını seven bana nazar değdirmesin. Çok zor durumdayım, çok da çalıştım, psikolojim falan bozuldu. Daha bir başarı elde etmeden, o başarı geldiğinde (inş gelirse) bir aksilik çıkacak diye anksiyeteye giriyorum. Böyle bir şey olabilir mi???
Annem günde üç öğün nazar duası okuyor. Esneyince nazar çıkıyormuş. Uyku problemi bitti kadının benim sayemde. İlaçsız uyumaya başladı. (şaka değil) YAPMAYIN ABİLER. DEĞDİRMEYİN. Öyle yani. İnanmakla inanmamak arası, ama inanmaya daha yakın bir konumdayım nazara karşı.
Konusuz başladığım yazım "Nazar değdirenin Allah belasını versin" temasıyla şekillendi. Ben de beklemezdim, vallahi konu konuyu açtı.
Bu hafta çok beğendiğim bir başka tweeti alıntılayacağım. "Sürekli 'Asla pes etme, inan, istersen yapamayacağın şey yok' şeklinde motivasyon paylaşımları yapan arkadaşıma bunları söyleten şeyin yağlı götünü squatla kaslı bir göte çevirmek olması..." Beğene beğene bunu mu beğendin diyebilirsiniz. Ama gerçekten böyle bir dertsiz tayfa var ve bazen rahatsız edici olabiliyorlar. Ya tamam kardeşim, ben de geçtim o yollardan, hayvan gibi spor yaptım, zayıfladım falan. Ama bedensel acı çekmeyle zihinsel işkenceyi bir tutmak gerçekten beyinsizlik. Benim de karnım sızladı, benim de bacaklarım yandı. Ama size yemin ederim şu son 6 ayda çektiğim işkencenin yanında o sporlar falan fısssss kaldı. Ne aç kaldığım günler, ne koşu bandında 45 dk koştuğum anlar, ne de sumo squatlar zorlayıcı geliyor şu anki halimle kıyaslayınca. Onun yaşadığı da öyle bir hayat diyip geçiyorsun tabii napacaksın? Oturup sendeki stresi, bitkinliği onun da yaşamasını, anlamasını mı bekleyeceksin? Sıkıyorsa gelsin benim koşullarımda da pes etmesin, inansın, her boku yapsın. Boş boş konuşuyor işte. He gerçek bir kahraman, hayatın her türlü zorluğunun üstesinden gelen bir kişi bana bunu söylesin, büyük bir şevk ve motivasyonla dinlerim. Mesela şu an mesleğimden ötürü, bir profesör bana, "Güçlü ol Sinem, sen iyi bir doktor olacaksın, çok başarılı olacağına inanıyorum." dese "Asla pes etme!" diye dövme bile yaptırırım. "Never give up" diye afillisinden hatta. Yani bu sözü kimin söylediği gerçekten önem arz ediyor.
Ben, kitlelerin (sanırım 15-20 kişinin) temsilcisi olarak size "Asla pes etme!" diyebilirim sanırım. Ama her an yan çizip, "Salın şu amına koduğumun hayatını" da diyebilirim. Benim sağım solum belli olmaz. O yüzden şimdilik sessiz kalıyorum ve yazımı burada sonlandırıyorum. Hoşçakalın!
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
13 Ocak 2018 Cumartesi
7 Ocak 2018 Pazar
Roberto Carlos'la Tanışma Hikayem
Arkadaşlar öncelikle merhaba. Epeydir yazacak konu bulamadığımdan, eh bir de kafa yoğunluğundan blogta yazı yazamadım. Yazılarımı seven, takip eden, özleyen falan varsa işte burdayımmm.
Bu sıralar ders çalışırken, ya da geceleri yatakta uykuya geçebilmeyi beklerken flashback tadında anılarda yolculuk yapıyorum. O kadar ayrıntıyı hatırlamaya başladım ki, artık anılarla yaşar hale geldim diyebilirim. Eh, napalım yeni bir gelişme olmuyor ki hayatımda. Şimdilik böyle idare edicez. Bu hatırladığım olaylardan bazıları ruhumu daraltırken bazıları da şizofren gibi kahkaha atmama sebep olabiliyor. İşte bugün anlatacağım anı o kahkaha attıranlardan. Umarım okurken siz de iyi vakit geçirirsiniz.
Tarih Şubat 2015 olması lazım. Hatta üşenmeyip kontrol edeyim, Fenerbahçe-Aksihar maçı tarihine denk geliyor. Yok yok merak etmeyin, öyle her önemli anıyı süper ligteki maç tarihiyle bağdaştıracak kadar fanatik değilim. Futbol seviyoruz da bana ne fenerbahçenin maçından. Evet tarihi googleladım, 23 Şubat 2015'miş. O zaman yavaştan başlayalım.
Ben bu anıyı daha önce kaleme almak istemiştim aslında. Biraz not da almıştım telefonuma, ama eski telefonda kaldı. Anıyı benimle paylaşan eski erkek arkadaşımın ekşide hesabı vardı, oraya yazalım yürür gider demiştim de üşenmiştik. Kısmet bugüneymiş. Olur da bu yazımı okursa, öncelikle özelimizi paylaşmış olduğum için ondan özür diliyorum ama tus çalışıyorum psikolojim bozuk valla bak sdhjk
Eveeet artık başlıyorum. Ben Antalya'da üniversite okudum, bilmeyeniniz yoktur sanırım. Erkek arkadaşım da İstanbul'da yaşıyor ve okuyordu. Biz de öyle ayda bir kez falan görüşüyorduk. Ben İstanbul'a gitmiştim, ordan Bursa'ya arkadaşlarımızın yanına geçmiştik, sonra İstanbul'a tekrar dönüp Antalya'ya gidecektim. Uçağın kalkacağı havaalanı Sabiha Gökçen bu arada. Köylü amı gibi üç kuruşun hesabını yapmışım, Sabiha'dan Pegasus bileti kovalamışım. Ahhhkk ahhh. Ben ki Atatürk Havalimanı'ndaki uçağı bile kaçırmış insanım (metro arızalanmıştı), senin neyine Sabiha Gökçen?? Hem de Kadıköy'de maç çıkışı trafiği saatine denk getirmişim bileti. Neyse. Taksim'den Havaş'a binip gidicem plan bu. Arkadaşımın evindeydik, nedenini hatırlayamadığım bir gerginlik yaşamıştım erkek arkadaşımla. Sonra bana arkadaşımın yanında sesini yükseltti. Ben böyle sustum yetim çocuk gibi, gözlerim dolu dolu evden çıktım. Apartmanın önünde ağlamaya başladım. "Nasıl sesini yükselttin, ben bunu hak etmedim, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ühüühühü" diye ağlıyom. Çocuk da bi şaşırdı üzüldü falan. Neyse taksime geldik, araca bindim diyo ben de gelcem böyle ayrılamayız. Hayır gelme diyorum yok diyor gelicem. Neyse geldi işte ben bi taraftan ağlıyorum, o da ağlamaya başladı. Sonra benim ağlamam bitti, o hala daha ağlıyo sjdhsjkd Tamam affettim diyorum "Hayır, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedin" diyo "Yok tamam olacak o kadar değil" vs derkeeeenn ön koltukta over Atatürkçü 2 teyzeyle Kayserili bir amcanın muhabbeti bize derdimizi unutturdu, pür dikkat onları dinlemeye başladık. Ya diyalogları ayrıntılı hatırlamayı aşşşırı isterdim ama başta seviyeli giden ufak bir kültür çatışması, 10 dk içinde büyük bir fighta dönüştü. Aaaa bir de yanlış havaalanı aracına binen bir Japon vardı otobüste. Teyzeler ona da acayip üzüldüler: "Vah kızım, vah yavrum nasıl yetişecek 1 saati kalmış, kaç liralık bileti yandı Allah bilir" Sonra şoförü darlamaya başladılar. "Şoför bey Allah rızası için şu kızı müsait bir yerde indirin, bir taksi bir şey bulsun gitsin. Garibim napacak böyle" falan diye. O esnada trafik hafiften kilitlenmeye başlamıştı. Adam başta "Yahu ben napayım duramam" diyordu, trafik yüzünden mecbur durunca araçtan indi, önde bir taksiyle olayı bağlayıp Japon ablayı bindirdi. Başta teyzeler olmak üzere hepimiz derin bir oh çektik. O esnada benim uçağın kalkmasına da bir 50 dk falan kalmıştı. Ara ara saate bakıp, "Yok ya yetişiriz" eşiğini geçmiş, "Lan yetişiriz inşallah" evresine gelmiştik yani. Trafik öyle bir sikimce kilitlendi ki, appten bakıyoruz olacak gibi değil, şoför bunalımda, teyzeler amcaya tavır aldı "Bizimle muhatap olmayın beyefendi!"ye kadar geldi iş. Biz de oyalanmak için twitterdan maç sonucu falan bakıyoruz, Fenerbahçe Akhisar'a Kadıköy'de 2-1 mağlup olmuş. Biz de fanatik Galatasaraylıyız, aşırı sevindik tabii. TAM O ESNADA..... Yanımızdan Akhisar takım otobüsü geçti. Fotoğrafını çekip twittera attık artık neşeliyiz, ama götüm götüm uçak stresi de bizi bitiriyo bi taraftan. Neyse çookkk şükür trafik açıldı bizim şoför reyiz de yemin ediyorum 200 falan bastı galiba. Adama afakanlar geldi Cehape zihniyetli teyzelerden shdsjkdhf
Dediğim gibi o medeni konuşma, herkesin yaşam tarzına saygı duyuyoruzla başlayan olgunca sohbet nasıl kavgaya dönüştü, hatırlamayı çok isterdim ama olmuyor. Sadece konuları açıp açıp, adam tam konuşacağı sıra sürekli susturuyolardı. Adam artık yaş aldı üzüntüden shdsjkdhjkfl
VEEE HAVAALANINA GELDİKKK. Hem de Akhisar otobüsüyle aynı anda. Ben nasılsa check-inimi yapmıştım, el bagajımla geçerim diye artık biraz salmıştım ama 10 dk sonra uçak kalkacak. Tam o sırada Akhisar otobüsünden o zamanki teknik direktör Roberto Carlos indi. Biz de gittik yanına hemen shgdjhdjk Bir videomuz var, adam foto sanıyor, öyle gülümsüyor, biz gülüyoruz, ben tebrik ediyorum "Congrats" hsdjksdl Ama deli gibi gülüyoruz yani artık balatalar gevşedi ben uçağı falan sikime takmaz oldum. Neyse gittik içeri, nasılsa check-inim var, oh yetiştim falan derken görevli demez mi "Yoo, öyle bir şey yok uçağa alınmayabilirsiniz." Ulan ben o saatten sonra bir şeyi takacak kıvamda mıyım teyzelerin 2 saatlik sohbetiyle uyuşmuşum, neye ağladığımı unutmuşum, Japon kızla empati kurup kahrolmuşum, Fenerbahçe evinde kaybetmiş sevinmişim, ROBERTO CARLOS'u görmüşüm ssjdhskjdnf Beynim 15 saat ders çalışmışım gibi am kıvamında sjhskddhkjd Neyse tribi boşaymış uçağa yetiştim, ama yemin ediyorum en son ben bindim, uçak yürümeye başladı. Veeee uçuş süresi boyunca kendi kendime kıkırdadım durdum. BU DA BÖYLE BİR ANIMDIR.
Yazımı burda sonlandırıyorum, umarım mini bir keyif yaşatmışımdır sizlere. Hoşçakalın!
Bu sıralar ders çalışırken, ya da geceleri yatakta uykuya geçebilmeyi beklerken flashback tadında anılarda yolculuk yapıyorum. O kadar ayrıntıyı hatırlamaya başladım ki, artık anılarla yaşar hale geldim diyebilirim. Eh, napalım yeni bir gelişme olmuyor ki hayatımda. Şimdilik böyle idare edicez. Bu hatırladığım olaylardan bazıları ruhumu daraltırken bazıları da şizofren gibi kahkaha atmama sebep olabiliyor. İşte bugün anlatacağım anı o kahkaha attıranlardan. Umarım okurken siz de iyi vakit geçirirsiniz.
Tarih Şubat 2015 olması lazım. Hatta üşenmeyip kontrol edeyim, Fenerbahçe-Aksihar maçı tarihine denk geliyor. Yok yok merak etmeyin, öyle her önemli anıyı süper ligteki maç tarihiyle bağdaştıracak kadar fanatik değilim. Futbol seviyoruz da bana ne fenerbahçenin maçından. Evet tarihi googleladım, 23 Şubat 2015'miş. O zaman yavaştan başlayalım.
Ben bu anıyı daha önce kaleme almak istemiştim aslında. Biraz not da almıştım telefonuma, ama eski telefonda kaldı. Anıyı benimle paylaşan eski erkek arkadaşımın ekşide hesabı vardı, oraya yazalım yürür gider demiştim de üşenmiştik. Kısmet bugüneymiş. Olur da bu yazımı okursa, öncelikle özelimizi paylaşmış olduğum için ondan özür diliyorum ama tus çalışıyorum psikolojim bozuk valla bak sdhjk
Eveeet artık başlıyorum. Ben Antalya'da üniversite okudum, bilmeyeniniz yoktur sanırım. Erkek arkadaşım da İstanbul'da yaşıyor ve okuyordu. Biz de öyle ayda bir kez falan görüşüyorduk. Ben İstanbul'a gitmiştim, ordan Bursa'ya arkadaşlarımızın yanına geçmiştik, sonra İstanbul'a tekrar dönüp Antalya'ya gidecektim. Uçağın kalkacağı havaalanı Sabiha Gökçen bu arada. Köylü amı gibi üç kuruşun hesabını yapmışım, Sabiha'dan Pegasus bileti kovalamışım. Ahhhkk ahhh. Ben ki Atatürk Havalimanı'ndaki uçağı bile kaçırmış insanım (metro arızalanmıştı), senin neyine Sabiha Gökçen?? Hem de Kadıköy'de maç çıkışı trafiği saatine denk getirmişim bileti. Neyse. Taksim'den Havaş'a binip gidicem plan bu. Arkadaşımın evindeydik, nedenini hatırlayamadığım bir gerginlik yaşamıştım erkek arkadaşımla. Sonra bana arkadaşımın yanında sesini yükseltti. Ben böyle sustum yetim çocuk gibi, gözlerim dolu dolu evden çıktım. Apartmanın önünde ağlamaya başladım. "Nasıl sesini yükselttin, ben bunu hak etmedim, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ühüühühü" diye ağlıyom. Çocuk da bi şaşırdı üzüldü falan. Neyse taksime geldik, araca bindim diyo ben de gelcem böyle ayrılamayız. Hayır gelme diyorum yok diyor gelicem. Neyse geldi işte ben bi taraftan ağlıyorum, o da ağlamaya başladı. Sonra benim ağlamam bitti, o hala daha ağlıyo sjdhsjkd Tamam affettim diyorum "Hayır, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedin" diyo "Yok tamam olacak o kadar değil" vs derkeeeenn ön koltukta over Atatürkçü 2 teyzeyle Kayserili bir amcanın muhabbeti bize derdimizi unutturdu, pür dikkat onları dinlemeye başladık. Ya diyalogları ayrıntılı hatırlamayı aşşşırı isterdim ama başta seviyeli giden ufak bir kültür çatışması, 10 dk içinde büyük bir fighta dönüştü. Aaaa bir de yanlış havaalanı aracına binen bir Japon vardı otobüste. Teyzeler ona da acayip üzüldüler: "Vah kızım, vah yavrum nasıl yetişecek 1 saati kalmış, kaç liralık bileti yandı Allah bilir" Sonra şoförü darlamaya başladılar. "Şoför bey Allah rızası için şu kızı müsait bir yerde indirin, bir taksi bir şey bulsun gitsin. Garibim napacak böyle" falan diye. O esnada trafik hafiften kilitlenmeye başlamıştı. Adam başta "Yahu ben napayım duramam" diyordu, trafik yüzünden mecbur durunca araçtan indi, önde bir taksiyle olayı bağlayıp Japon ablayı bindirdi. Başta teyzeler olmak üzere hepimiz derin bir oh çektik. O esnada benim uçağın kalkmasına da bir 50 dk falan kalmıştı. Ara ara saate bakıp, "Yok ya yetişiriz" eşiğini geçmiş, "Lan yetişiriz inşallah" evresine gelmiştik yani. Trafik öyle bir sikimce kilitlendi ki, appten bakıyoruz olacak gibi değil, şoför bunalımda, teyzeler amcaya tavır aldı "Bizimle muhatap olmayın beyefendi!"ye kadar geldi iş. Biz de oyalanmak için twitterdan maç sonucu falan bakıyoruz, Fenerbahçe Akhisar'a Kadıköy'de 2-1 mağlup olmuş. Biz de fanatik Galatasaraylıyız, aşırı sevindik tabii. TAM O ESNADA..... Yanımızdan Akhisar takım otobüsü geçti. Fotoğrafını çekip twittera attık artık neşeliyiz, ama götüm götüm uçak stresi de bizi bitiriyo bi taraftan. Neyse çookkk şükür trafik açıldı bizim şoför reyiz de yemin ediyorum 200 falan bastı galiba. Adama afakanlar geldi Cehape zihniyetli teyzelerden shdsjkdhf
Dediğim gibi o medeni konuşma, herkesin yaşam tarzına saygı duyuyoruzla başlayan olgunca sohbet nasıl kavgaya dönüştü, hatırlamayı çok isterdim ama olmuyor. Sadece konuları açıp açıp, adam tam konuşacağı sıra sürekli susturuyolardı. Adam artık yaş aldı üzüntüden shdsjkdhjkfl
VEEE HAVAALANINA GELDİKKK. Hem de Akhisar otobüsüyle aynı anda. Ben nasılsa check-inimi yapmıştım, el bagajımla geçerim diye artık biraz salmıştım ama 10 dk sonra uçak kalkacak. Tam o sırada Akhisar otobüsünden o zamanki teknik direktör Roberto Carlos indi. Biz de gittik yanına hemen shgdjhdjk Bir videomuz var, adam foto sanıyor, öyle gülümsüyor, biz gülüyoruz, ben tebrik ediyorum "Congrats" hsdjksdl Ama deli gibi gülüyoruz yani artık balatalar gevşedi ben uçağı falan sikime takmaz oldum. Neyse gittik içeri, nasılsa check-inim var, oh yetiştim falan derken görevli demez mi "Yoo, öyle bir şey yok uçağa alınmayabilirsiniz." Ulan ben o saatten sonra bir şeyi takacak kıvamda mıyım teyzelerin 2 saatlik sohbetiyle uyuşmuşum, neye ağladığımı unutmuşum, Japon kızla empati kurup kahrolmuşum, Fenerbahçe evinde kaybetmiş sevinmişim, ROBERTO CARLOS'u görmüşüm ssjdhskjdnf Beynim 15 saat ders çalışmışım gibi am kıvamında sjhskddhkjd Neyse tribi boşaymış uçağa yetiştim, ama yemin ediyorum en son ben bindim, uçak yürümeye başladı. Veeee uçuş süresi boyunca kendi kendime kıkırdadım durdum. BU DA BÖYLE BİR ANIMDIR.
Yazımı burda sonlandırıyorum, umarım mini bir keyif yaşatmışımdır sizlere. Hoşçakalın!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Herkese Merhaba!
-
Merhabalar! Bugün izninizle Carrie Bradshaw’lığa soyunacağım. Bilmeyenler için kısaca açıklayayım: Dizimizin başrolü olan Carrie, bir gaz...
-
Merhabalar. Bugünkü yazımın konusu cinsiyet. Kadın olmak, erkek olmak, duygu ve düşüncelerimiz, hayata bakış açımız, benzerliklerimiz, farkl...
-
Merhaba! Amerika tatilimin ikinci bölümünden selamlıyorum hepinizi. Bir önceki yazım ne kadar da uzunmuş, onu bile bölerek paylaşsam yeri...