Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17076

4 Mayıs 2018 Cuma

Günlükvari 2

Selamlar! En son yazdığım yazının üzerinden 1 ay geçmiş yine. Ulan ne ara geçti bunca zaman, yine anlayamadım. Asında boşşşlar boşuyum, gün içinde hele de erken uyanmışsam ve akşama kadar bir planım yoksa, kendimi nasıl oyalayacağımı şaşırıyorum. Ama diğer yandan da zaman deli gibi akıyor. Bu yazı da gelişine olsun madem. Yazmadığım bu bir ayda neler yaşadım, onları anlatayım. 

Eveeet, öncelikle Antalya’dan İstanbul’a geçişimden bahsedeyim. Orada çok yakın bir dostum var, çocukluk arkadaşım. Ne zamandır aklımdaydı İstanbul’a gitmek, gerçekleştireyim bari dedim. Ev arkadaşım (hala eski demek istemiyorum, umarım güncel ev arkadaşım da olur kendisi 😔) ailesiyle İstanbul’a gidiyordu, babasının uçak fobisi olduğu için arabayla gideceklerdi. Dedi sen de gel. Duruma “Bedava ve ekstra bir yiyecek” karikatürü gibi yaklaştım, "oluuur" diye kabul ettim hemen. Zaten manyaklar gibi para harcıyorum, nereden kıssam kâr.
Neyse geldim İstanbul’a. İlk gün olaysız, evde geçti. Ertesi gün Nişantaşı’na gittik, lüks bir manikür-pedikürcüye tırnak bakımı yaptırdık. Ben hayatımda böyle bir şey yaptırmış değilim. Zaten canım acır diye çekiniyordum. Ellerimin ihtiyacı yok ama ayaklarım tam bir toynak. Dedim insana dönmek istiyorum, tamam yaptıralım. 140 tl verdim. Ama hak etti bence ya. Kalıcı oje sürüyorlar bir kere, hala daha şu kadarcık çıkmışlığı yok. Kremler, bilmem neler, ayağımın bizzat kendisi inanamadı böyle bakıldığına. Ayaklarıma yükseldim resmen. Neyse oradan çıktık, öğle yemeği yedik. Sonra arkadaşımın ofise gitmesi gerekti, ben de etrafta biraz oyalandım. Hee, Antalya’dan ayrılmadan önce saçımı kestirmiştim. Karı yamuk kesmiş. Ben de tabii obsesiflikten şurdan düzeltem, burdan düzeltem diye iyice kırptım saçı. Onu tekrar düzelttirdim bi kuaförde. Ama tekrar kesim parası asla vermek istemiyorum aslaaa. Adama durumu anlattım, neyse ki çok para almadı. Sonra arkadaşımla tekrar buluştuk, ne zamandır gitmek istediğim Room and Rumours’a gittik. Biliyorsunuzdur, Başak Dizer’in mekanı orası. Anamm, ben son derece salaş bir kombindeyim. Mekana bir girdim, birbirinden alımlı bir sürü insan. Meğer yeni koleksiyon mu ne tanıtıyorlarmış, mağaza bölümünde inanılmaz bir hareketlilik var. Girdim bakıyorum ben de yalandan. Mümkün mü yani bir şey alabilmem shdjkfj. Instagramda moda ve sosyete diye bir hesap var, onun sahibini de gördüm. Derkeenn sağ yanımda Başak Dizer belirdi. Rabbimm, bu kadını Kıvanç’a yakıştırmayanlar sikimi yesin. Shjddkf kusura bakmayın ama öyle. Bir kere fiziği muhteşem. Yüzü de gayet güzel, inanılmaz asil bir kadın. Her daim şık, tabii ki mesleği bu ama modayla ilgilenen herkes onun kadar istikrarlı değil bence. Bu kadını rüküş göremezsiniz, bu kadar net. Neyse mekanın kokteylleri güzel oluyormuş, içelim dedik. Bitirdikten sonra da tatlı yemeye gittik. Ooohh maşallah ilk günden ortalığın amına koydum. Bu para harcama grafiğini yorumlamam gerekirse, İstanbul’da yaşamadığıma şükrettim diyebilirim.
İlk gün bir sürü şey yaptıktan sonra, sonraki günlerde biraz ağırdan gideyim dedim. Yani böyle giderse para dayanmayacak, bu nedir arkadaş. Daha salaş takılmaya başladık sonra. Arkadaşımın spor salonu üyeliği var, beni de misafir olarak sokabiliyor. Ayda 3 kerelik misafir getirme hakkı var ama kimsenin takip ettiği yok. 2 hafta boyu düzenli spor yaptım bu sayede. Baya iyi oldu.

Bu arada da deli gibi yerleştirme sonucunu bekliyorum. Ha açıklandı, ha açıklanacak. Okuldan arkadaşımla da buluştuk 2 kez, yürüdük bir sürü, güzel vakit geçirdik. O da sonuç bekliyor, ben de. Her an konu ona dönüyor ama assssla açıklanmıyor. Drtus diye bir site var, millet orayı mesken tutmuş. Ösym’nin sitesinde aktif link diye bir şeyi kovalıyorlar. Ne hesaplar, ne plan programlar. “Şu saatte açıklanacakmış arkadaşlar, bir tanıdığımızdan kesine yakın bilgi.” O saat geliyor, açıklanmıyor. Millet “hocam yakıştı mı” diye adama gömüyor. İnanılmaz atraksiyonluydu yani. Başta ne geri zekâlı bu millet diye delirmiştim ama sonra ben de bağımlısı oldum. Bir şey yazmıyordum ama oradaki akışı izlemek müthiş keyif vermeye başladı.

Veee o gün… Bebek sahilinde yürüyüşteyim. Telefona da az bakıyorum bilerek, kafamı dağıtmaya çalışıyorum. Bir baktım, arkadaşım yazmış “Lan açıklandı” diye. Elim ayağım birbirine dolaştı. Orta yerde, iki büklüm oldum. Tc mi falan giriyorum, dua ediyorum bir taraftan. Sonra o yazıyı gördüm… DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI… Sesli sesli ağlamaya başladım. Yemin ediyorum kimse umurumda olmadı o an. “Ühüühühühühü kazandım ühühühühü”, aynen böyleyim. Sonrasında uzunnn bir telefon trafiği, tebrikler, sevinçler vesaire. Şükürler olsun canım rabbim, kurban olam ben sana. Ya inanılmaz korkuyordum kazara nörolog olacağım diye. Tabii ki gayet iyi bir branş, ama ben dahiliye istiyorum. İstediğimi almak istiyorum her şeyden önce. Bir kez de seçtiğimi elde edeyim, kader ya da başka faktörler beni yönlendirmesin istiyorum. Ulan o kadar gergin bir şekilde günlerce bekledim, 1. girmişim. Yemin ederim ben şoktada. Bileydim az daha ferah tutardım içimi. Neyse şükürler olsun diyorum tekrardan. HAYALİM GERÇEK OLDU.

Sonuçlar belli olduktan birkaç gün sonra, ablam arkadaşının nişanı için İstanbul’a geldi, 2 gün de onunla ve kuzenimle gezdik. Sonrasında ben de İzmir’e bilet aldım. HEYECANNN. Bu arada kredi kartım ve hesabımda kalan para ağlıyor he. Anasını ağlattım gerçekten. Bir de kalacak yere para ayırmak istemiyorum. O yüzden uzaktan akrabaları devreye soktum, halamın eşinin yeğeninde konakladım. HAY KONAKLAMAZ OLAYDIM. Anasını sikeydim gerçekten böyle bir pişmanlık olamaz. ASLA VE ASLA susmayan iki kadın, devamlı Barbie oynamak isteyen bir kız çocuğu. Zaten okula da uzakmış. Baya baya yoruldum yani bedensel ve zihinsel açıdan. Kayıt işi bir günümü aldı. Onda da nüfus cüzdanımı değiştirmiş olduğum için yıprandım. Allah belasını versin, güvenlik soruşturması formu beynimi yaktı yani en sonunda. Neyse bunlar olumsuz ama önemsiz detaylar. En sonunda bitirdim kaydı. Ertesi gün de Alsancak’a gezmeye gittim. Yanlış bir ayakkabı tercihiyle 13 km yürümüşüm, pedikürlü ayaklarımın yine anasını siktim affedersiniz. Hak etmiyorum ben bu bakımı, bu insanlığı. Neyse, İzmir’e kanım ısındı ama. Zaten önceden de sempati besliyordum. İyi geçinicez bence kendisiyle.
Ertesi gün istikamet yine Antalya oldu. Kuzenim Almanya’dan gelecekti, onu da görmek istiyordum. Bu bahaneyle atladım geldim yine. Canım Antalya’m gavur pussy gibi sıcak. Deniz sezonunu açtık kuzenle. Asla baharda denize girmiş gibi olmadım, sanki yazın ortasındayız, öylesine normal bir sıcaklık vardı. Valla 3 kez girdim, gitmeden bir kez daha gireceğim. Pazar günü bu kız Zonguldak’a döner… Artık kalmak için hiçbir bahanem yok. Ailem beni reddetmeden gidem de onların da gönlünü alam.

Zonguldak’ta yapmayı planladığım şeyler: Diyete başlamak, spor yapmak, müzikle ilgilenmek, Breaking Bad’i bitirmek (2. sezondayım), Netflix belgesellerine bakmak (methini baya duydum), işte film falan izlemek. BBBBBOOŞŞŞŞŞ yapmanın kitabını yazacağım rabbim nasip ederse. Aslında samimi dileğim işe bir an önce başlamak. Bana boşluk yaramıyor çünkü. Beklemedeyim canım rabbim.

Hepinize hayırlı cumalar, iyi hafta sonları diliyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkese Merhaba!

Günlükvari 16 - Nihayet Bahar!