Merhabalar!
Blog yazılarımı inanılmaz aksattığımın farkındayım, okuyucularımı (tahminimce 3 kişi falan kalmıştır) kendimden mahrum bıraktığım için özür diliyorum. İzmir’e gitmeden son bir yazı yazayım dedim. Yazı, hayatımdaki gelişmeler hakkında olacak. Zira aklıma içerik üretebileceğim (vay vay vay) bir konu gelmiyor. Birkaç kez yazmaya çalışıp yarım bıraktığım oldu ki bu nadir yaşadığım bir durumdur, bir başladım mı susmam genelde. İşte bu sefer de susmamayı planlıyorum. Hadi bakalım.
Seçim dönemiyle ilgili konuşacağım bir şey yok. O konuyu geçiyorum. Oy verdikten sonra Çeşme’ye tatile gittik. Biraz ondan bahsedeyim. Canım İzmir’im harikaydı her zamanki gibi. Seçim nedeniyle biraz durgundu. İşletmeler seçim ikinci tura kalır diye tahmin ettikleri için pek ünlü çağırmamışlar sanırım. Akşamları Alaçatı tabii ki çok kalabalıktı. Özetle tatilim gayet güzel geçti. 4 güncük de olsa, işe başlamadan önce son bir mola oldu benim için. “Ulan aylardır boş yapıyorsun, daha ne molası?” diyecek olursanız haklısınız. Ama evde boş boş oturmak o tatil hissini vermiyor. “Bu ne lan dünün aynısı” diye diye geçiyor günler. Tatil çok daha başka.
İzmir’deki tatilden sonraki istikametim Gaziantep’ti. Liseden arkadaşımın düğününe gittim. Daha aylar öncesinden içim kıpır kıpırdı bu konuyla ilgili. Yemek yemeye ne kadar düşkün olduğumu beni tanıyanlar bilir. Gaziantep mutfağını düşünsenize…Nihayet o lezzetleri tadacağım gün gelmişti! Uçağım sabah 6:30’da olduğu için uyumadan havaalanına gitmek zorunda kaldım. Çeşme Otogar’da bir buçuk saat falan bekledim sanırım. Havaş’ın şoförü ortada yoktu, aracın yanında bir bankta oturdum titreye titreye. Yaz mevsimi olsa bile geceleri hala esiyor. Aracın kalkma saati yaklaşınca şoför, bagajların konulduğu bölmeden çıkıverdi. Meğer orada uyuyormuş adam shdjskdsjd Ulan amca donduk be seni beklerken. İnsan bari kapıyı falan açar. Neyse işte havaalanına doğru yola koyulduk. Ben tabii aşırı uykusuz olduğum için sızmışım. Hani uyuyakalınca kafan aşağı düşer, uyanıverirsin. Bu normal, insanca türden olan bir uyanıştır. Ben cama kafa atarak uyandım. Hani abartısız, çaaat diye kafamı gömmüşüm cama. Böyle bir şey olabilir mi?? Neyse uçağa bindim, indim falan buralarda anlatacak bir şey yok. Gaziantep’e vardım. Arkadaşlarım sağ olsun otelde yer ayırtmışlar, oraya gittim. Kahvaltımı edip biraz istirahate çekildim. 1-2 saat uyurum, sonra duruma göre hazırlanmaya başlarız diyordum ki, yatağa girer girmez sızmışım zaten. Telefonum seslideydi, mesaj falan gelirse duyayım diye. 2 saat sonra telefonumun sesiyle uyandım. Arkadaşım bana ulaşamamış, aşırı merak etmiş. Tam 12 kez aramış ve duymamışım, kapıyı yumruklamış yine duymamışım. Resepsiyondan kart almış, kapıyı kilitlediğim için açamamışlar. Öldüm sanmış kız. Artık nasıl kendimden geçmişsem, bütün bunlar olurken ben ayı gibi uyumuşum. Aşırı yorgundum ama bu kadarını yaşayacağımı da düşünmemiştim açıkçası.
Hazırlanıp düğüne gittik, bir güzel eğlendik, gecesinde beyrancıya gittik. Sarımsak yemememe rağmen beyranı denedim, bayağı lezzetli bir çorba. Ama ertesi gün yaşattığı bütün gastrointestinal sistemde hissedilen yanma hissi, daha önce asla başıma gelmiş bir şey değildi. Daha acı yemekler tüketmiş olabilirim, beyranı içerken çok da zorlanmadım. Ama bu nasıl bir çıkıştır birader, alev aldım alevvv!
Gaziantep’ten ayrılmadan önce birazcık da olsa gezinti yaptım. İmam Çağdaş’ta yemek yedim, baklava yedim, sonrasında bakırcılar çarşısı, elmacı pazarını gezdim. Meşhur kahvesini içtim. Uçuş zamanı yaklaşınca bana yine havaş yolları göründü.
Veeee yeni istikamet: Ankara. Canım aşkım Doğanay’ıma geldimmm. Nihayet evini görebildim aşkitomun. Birlikte harika vakit geçirdik. Şarkı kaydettik, hatta YouTube’a bile koyduk. 2011 yılında liseden arkadaşlarımla yine amatör bir kayıt atmıştık, video 30.000’i görmüştü. Bakalım bu sefer ne kadar izlenecek, merak etmekteyim. YouTube ortamı epey değişti. Artık bir patlayanın önü alınmıyor, uç noktalarda izlenme sayıları mevcut. Ben bu işi tam olarak anlamış değilim açıkçası. Bu izlenme sayıları bana hiçbir zaman inandırıcı gelmedi. İlk baştaki ünlenme sürecinde kesinlikle bir işlerin döndüğünü düşünüyorum. Eğer benim videom yüksek miktarda izlenirse bu sözümü geri alacağım, çünkü hiçbir hile hurda olmaksızın saldık videoyu. Eşe dosta duyurduk o kadar. Bakalım, hep birlikte göreceğiz.
Hazır konusu açılmışken müzikle ilgili biraz konuşmak istiyorum. Ben ilkokuldan beri şarkı söylüyorum. Şarkı söylemeyi çok seviyorum ve insanlardan olumlu tepkiler almak beni motive ediyor. Fazla dışa dönük bir insan olmadığım için kendimi bu konuda çok duyurmadım. Yani bir şeyler yapıyorum ama hem gerçek hayatta hem de sosyal medyada dikkat çekmek için daha fazla zorlamak lazım. Bende de bu kadar uğraşacak enerji yok. Hani hem duyulmak, takdir edilmek istiyorum, hem de çok emek vermiyorum. İki arada bir deredeyim yani. Biri beni keşfetse de yol yordam öğretse keşke diye diye bu günlere geldim.
Benim sevdiğim müzik tarzı pop ve r&b. Genel olarak kendim de söyleyebileceğim şarkıları severim. Bu aynı şey gibi: diyelim ki gitar çalıyorsunuz, üç beş basit ritmi olan pop şarkılarını dinlemeyi sevmezsiniz, çünkü çalması kolaydır. Uzun soloları olan, parmaklarınızı, beyninizi yoran türden müzikleri tercih edersiniz. Eh ben de şarkı söyleyen biri olarak, sesime giden şarkıları dinlemeyi tercih ediyorum. Türkçe de yabancı da dinliyorum.
Lisedeyken idolüm Beyonce idi. Şarkı söyleme ve dans etme konusunda üzerine yok biliyorsunuz. Her ne kadar günümüzdeki tarzını beğenmesem de, kendisi benim müzik konusunda mihenk taşımdır. Az mı taklit ettim, az mı şarkılarını söyleyip bir taraftan dans etmeye çalıştım hey gidi.
Aleyna Tilki’nin yaşlarındayken benim de dünya starı olma hayallerim vardı. O yüzden onun iddialı laflarını hiçbir zaman garipsemedim. Tabii ki egosu biraz fazla ama yine de iddasını sürdürmesi için böyle devam etmesi gerekiyor diye düşünüyorum ben. Ne var yani, sesse ses, danssa dans. Kız hepsini yapıyor. Amerika’da doğsa belki dediği gibi dünya starı olabilirdi. Türkiye söz konusu olduğunda söylemleri tabii ki biraz hayalperest kalıyor. Ama yine de bunu kabullenmesin, zorlayabildiği kadar zorlasın bana göre.
Size biraz da O Ses Türkiye’den bahsedeyim. 2011’de, ben liseyi bitirmişken O Ses Türkiye başladı. Ben video yüklemiştim web sitesine. 2 sene sonra “Zonguldak’a seçmelere geliyoruz, katılın” diye aramışlardı ama ben Antalya’daydım. 2013’te Antalya’daki seçmelerine gittim. Videomu kaydettiler, bir daha da aramadılar. Kaydımı dinleyip dinlemediklerinden bile emin değilim, çünkü benim gittiğim hafta ilk elemeler sonlanmıştı. Bu sene tekrar katılmayı planlıyorum. Oraya çıkmak her zaman hayalimdi. Dönerler mi, dönmezler mi pek kestiremiyorum ama yine de denemek istiyorum. Neticede sesimin güzel olduğunu biliyorum, bu konuda özgüvensiz değilim. Dönmezlerse de, o an için iyi okuyamamamdan kaynaklanır diye düşünüyorum. Bu da problem değil, çünkü profesyonel değilim, amatörüm. Heyecandan sesim titreyebilir, detone olabilirim, ne bileyim başarısız olabilirim. Eee nolacak yani? Şarkıcı olma hayalim yok. Eğitim almadım. Müzikle ilgili bir kariyer planlamıyorum. Kendi mesleğimden devam etmek istiyorum zaten. Sadece şöyle minik bir hayalim var. Haftada bir tatlış bir mekanda sahne alabilirim mesela. Hobi olarak yani. Daha fazlasını istemem. Zaten ünlü olma fobim var bir taraftan. Ben fazla tanınmanın korkutucu olduğunu düşünüyorum. Orta derecede, mütevazi bir tanınırlık bana yeter. Hadi bakalım, neler olacak hep birlikte göreceğiz.
Yazacaklarım şimdilik bu kadar. Hafta sonu İzmir’e yerleşmeye gidiyorum! Ev tutma, eşyaları ayarlama gibi işler bizi bekliyor. Sonrasında da işe başlayacağım inşallah. Gelişmelerden haberdar ederim sizleri. Görüşmek üzere!
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
17040
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Herkese Merhaba!
-
Merhabalar! Bugün izninizle Carrie Bradshaw’lığa soyunacağım. Bilmeyenler için kısaca açıklayayım: Dizimizin başrolü olan Carrie, bir gaz...
-
Merhabalar. Bugünkü yazımın konusu cinsiyet. Kadın olmak, erkek olmak, duygu ve düşüncelerimiz, hayata bakış açımız, benzerliklerimiz, farkl...
-
Merhaba! Amerika tatilimin ikinci bölümünden selamlıyorum hepinizi. Bir önceki yazım ne kadar da uzunmuş, onu bile bölerek paylaşsam yeri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder