Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17361

24 Mart 2020 Salı

Günlükvari 4 - İki yıl aradan sonra yeniden merhaba!


Merhaba!
Tam iki yıldır blogta yazı yazmıyormuşum. İki yıl! Hayatın akışına kendimi öylesine kaptırdım ki, ne olduğunu anlayamadan günler geçti gitti adeta. Son dönemde zamanın biraz daha yavaş geçtiğini hissediyorsunuzdur. Ben mesleğim gereği işe gidip gelmeye devam ediyorum; ama yine de evde geçirdiğim zaman da bir o kadar uzun geliyor. Eski rutinimde yapmadığım bir sürü şey yapmama rağmen saatler geçmiyor sanki.
Biliyorsunuz ki 1,5 senedir İzmir’de yaşıyorum. Blogu yazmaya başladığım dönemde TUS’a hazırlanıyordum, hedefim İzmir’de Dahiliye bölümünü kazanmaktı ve oldu da. Büyük bir mutlulukla göreve başladım; ama asistanlık süreci tabii ki de hayal ettiğim gibi ilerlemedi. Bol stresli, ağlamalı, uykusuz, yorgun, depresif günler geçirdim her çömez gibi. Aslında kalabalık olduğumuz için koşullarımız o kadar da kötü değildi. Ama beklediğimi bulamamam, idealist olduğumu sanırken aslında doktorluğun çok da umrumda olmadığını fark etmem bende bir yıkım yarattı. Kötü koşullar altındayken, mesleki anlamda ilerleme isteğini bulamadım kendimde. Bir süre sonra sadece geçinme aracı olarak bakmaya başladım. Bazı bölümlerde çalışırken keyif aldım tabii ki. Ama bu 1 yılı doldurup görece daha rahat, aynı zamanda daha öğretici bölümlerde çalıştığımda olmaya başladı. Ben de kendimi sosyal aktivitelere adadım diyebilirim. Bol bol dansa gittim, gezdim, tozdum. İzmir’de yaşama hayalimi gerçekleştirmiştim neticede. Kendimi eve kapatmak istemedim. Fazla abartmış olacağım ki, bu karantina sürecinde fark ettiğim kadarıyla ben evime resmen sadece uyumaya gelmişim. Kısa bir dönem evde sağlıklı yemek pişirme denemelerim olmuştu; ama fazla uzun sürmemişti. Bu dönem dışında hep ev harici bir yerdeymişim resmen! Ya spordaymışım, ya danstaymışım, ya yürüyüşteymişim, ya arkadaşlarımlaymışım. Son bir haftadır, hayatımda bu saydıklarımın hiçbiri yok. Sadece evim ve kedim var. Herkes eve kapanışını bir şekilde sosyal medyada bolca anlatıyor, gösteriyor. Benimkinin de insanlardan çok farklı bir yanı yok açıkçası. Evde yemek pişirme, müzik dinleme, spor yapma, kitap okuma, dizi izleme, ama tabii ki de en çok telefonu kurcalamayla geçiyor zamanım. Bilerek sona sakladım! Telefon bağımlılığı artık rahatsız edici boyutlara ulaştı biliyorum. Bunun önüne geçmek için evde başka bir aktivite yaparken wifi bağlantısını kapatıyorum. Hatta uçak moduna alıyorum ki dikkatim dağılmasın. Özellikle kitap okurken telefondan gelen bir bildirim yarım saat telefonu kurcalamama sebep olabiliyor. Bu ara Corona ile ilgili bir sürü Whatsapp grubumuz mevcut, bir sürü yeni kılavuz, makale, araştırma paylaşılıyor. Kazara Whatsapp'a bir girdim mi, obsesif gibi onları okumaya başlıyorum. Derkeeen, Twitter'da son gelişmelere bakıyorum, Instagram'da da "evde kal" storylerine bakarsam en az 20 dk süren turun içinde bulmuş oluyorum kendimi. Sonra “Ulan nereden aldım telefonu elime.” diye pişmanlık yaşıyorum. Eminim ki çoğumuz aynı durumdayız. Aslında kişisel gelişim için birçok şey yapabilecekken ruh halimiz nedeniyle, mızmız bir çocuk gibi en sevdiğimiz oyuncağımızla oynuyoruz. Çünkü zorunluluklardan, bizim için doğru olanı yapma mecburiyetinden bıkmışız. Özellikle eğitim hayatı başından beri yoğun geçenler beni çok daha iyi anlayacaktır. Biz minimum 24 yaşımıza kadar kariyerimiz için devamlı olarak emek gösterme, yeri geldiğinde hayatımızdan ödün verme zorunluluğuyla yaşadık. Kronik diyet yapmak gibi bir şeydi bu. Bedenlerimizi özgür bıraksak bile zihinlerimizi özgür bırakamadık hiçbir zaman. Hep bir mecburiyetimiz vardı. Hep sorumluluklarımız vardı. Hiçbir zaman akışına bırakamadık hayatı. Sadece zaman zaman kısa ertelemeler yaptık. Bu yüzden şu an içinde bulunduğumuz durum, “kendin için bir şeyler yapmalısın” zorunluluğu hissettirdiğinde bir bunalıyoruz. “İstemiyorum işte! Şu an Corona ile ilgili makale, yaklaşım, algoritma okumak istemiyorum! Dizi, film izleyip, kitap okuyup entellektüelitemi arttırmak istemiyorum! Bommmboş olmak istiyorum, kafamdaki, vücudumdaki yorgunluğu atmak istiyorum!” şeklinde isyanlarımız oluyor.
Size yemin ederim, evde kalmamız gerektiği söylenmeye başlandığı gibi aklımdan geçen ilk şey, “bu karantina döneminde biraz ders çalışayım, kıdemlilik sınavına hazırlanayım” oldu. Ya sikeyim böyle hayatı afedersiniz. Biraz önce bahsettiğim evde durmama, sürekli gezenti olma durumum, kendimi akademik anlamda geliştirme, yetiştirme durumlarından da uzak tuttu beni. Özetle içimden bir şeyler okumak, ders çalışmak gelmedi ve ben de pek çalışmadım. Tabii ki de iş hayatının öğreticiliği bir yere kadar. Kendim de bir şeyler okumalıyım. Bunu düzenli bir şekilde yapmayı hep erteledim. Götüm tutuştuğunda çalışırım dedim. Baktım mecburi bir evde kalma durumu söz konusu, aha dedim fırsat bu fırsat! Bu dönemde ders çalışacağım! Hemen Ipad siparişi verdim ki, slaytları, konuları buradan çalışabileyim. Sonra karantinanın aylarca sürebileceği, hayatlarımızın ciddi bir şekilde etkileneceği, hastanenin çalışma biçiminin pandemiye yönelik olacağı, özetle yarrak gibi günlerin bizi beklediğini anlayınca tabii ki de bu ders çalışma düşüncesinden yine uzaklaştım hahaha! Neyse daha tabletim gelmedi zaten. Bakarız ona.
Haydi farklı bir konuya geçelim. Bildiğiniz üzere Instagram'da ayrı bir müzik hesabım var. Bilmiyorsanız da nickim evcil_music, girip bakabilirsiniz. Son birkaç aydır bir müzisyen arkadaşımla bir araya gelip evde kayıtlar yapıyoruz. Biz bayağı eğleniyoruz, beğendiklerimizi videoya kaydedip paylaşıyoruz. Küçük bir dinleyici kitlemiz var; ama benim bayağı içime sinen içeriklerimiz var. Arada profilime girip tek tek videoları izliyorum ve gerçekten beğeniyorum. Sesimi seviyorum, enerjimi seviyorum. İnsanlara bunu yayabildiğimi görmek de beni mutlu ediyor.
Evde spor deneyimlerimden de bahsederek bu yazıyı sonlandıracağım. Ben spor salonuna düzenli giden biriyim. Evde yapmaya üşenirim diye gidiyorum aslında. Spor aletlerinden ziyade pilates ekipmanlarıyla çalışıyorum. Bu süreçte mecburen evde kalınca, Youtube'dan ekipmansız yapılan egzersiz videolarıyla çalışmaya başladım. O kadar bela sikici videolar ki bunlar ashdjd mahvoldum mahvoldummm. Size yemin ederim benim 1,5 saatlik sporuma bedel 20 dk’lık work out videoları var. İlk gün epey sarstı, tabii sonraki antrenmanlarımda rahatlıkla adapte oldum. Bir de Çetin Çetintaş’ın yoga videolarına başladım. Canım kuzenim sağ olsun, hayatıma büyük bir kalite katmış oldu. Henüz ilk videodayım, bir hafta boyu her gün uygulayacağım. Size yemin ederim ki 25 dk’lık video bittiğinde yeniden doğmuş gibi oluyorum. İnanılmaz rahatlıyorum ve gevşiyorum. Herkese tavsiye ederim. Blogtan bu akşamlık bu kadar!
Bir sonraki yazı için minik bir spoiler vereyim: Amerika tatilimi anlatacağım! Beklemede kalmanızı şiddetle öneririm, zira elimde epey bir malzeme var. Hoşça kalın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkese Merhaba!

Günlükvari 16 - Nihayet Bahar!