Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Ekim 2020 Cumartesi

Hayat ve Trajediler 2 - Yanlış Erkek

Herkese merhaba!

Başlıktan anlayacağınız üzere, bugünkü yazımda kadınların kanayan yarası olan yanlış erkek seçimiyle ilgili naçizane görüşlerimi paylaşacağım. Kim bu yanlış erkekler? Neden yanlışlar? Kapılıp gitmesi neden bu kadar cazip? Haydi bu soruların yanıtlarını birlikte bulalım.

Öncelikle yanlış erkeklerin sahip olduğu ve olamadığı özelliklerden bahsetmek istiyorum. İlk konu: değer vermek. Yanlış erkek size değer vermez. Değer veriyorsa bile kendi bencil normlarına göre, kendi istediği şekilde değer veriyordur. Bu da bana göre değer vermek olmuyor. Kendinizi değersiz hissettiğiniz her an bunu sorgulayın derim. “Bu insan beni ne kadar önemsiyor? Benim beklentilerime ne kadar karşılık veriyor? Beni ne kadar anlıyor ya da anlamak istiyor?” Değer veren insan, karşısındakini anlamak için çaba gösterir. Anlıyormuş gibi davranıp rol yapmaz. Hele ki kendisinden hiç taviz vermek istemeyen biri, ikili ilişkilerin insanı değildir. Yalnız olmalıdır ve zaten o da bunu seçmiştir.

Yanlış erkek dürüst değildir. Bazıları dürüst görünmeye çalışır, hatta epey de başarılı olur. Kimisi de açık sözlü görünen tavırlarının altında gerçek karakterini gizliyor olabilir. Peki kandırıldığımızı nasıl anlarız? Aşkın gözü gerçekten kör müdür, yoksa kör olmayı biz mi seçeriz? Bazı kadınlar peri masalında gibi yaşıyor. Kendilerine yarattıkları dünya gerçeklikten o kadar uzak ki, kış uykusunda gibi takılıyorlar. Sadık zannettikleri eşlerinin vukuatlarını biz bile duyuyorken onlara göre her şey toz pembe, her şey kusursuz, her şey mükemmel. Acaba aldatıldıklarını tahmin ediyorlar mı? Yoksa akıllarının ucundan bile geçmiyor mu? Erkekler gerçekten iyi yalancılar mı, yoksa biz mi kolay inanıyoruz? Bana göre olay şöyle: Bir kadın bir erkeği sevdiğinde, benliğinden bir parçayı ona armağan ediyor. Ona kalbinin en değerli ürününü, sevgisini veriyor. Sevmeye değeceğini düşündüğü insanın onu hayal kırıklığına uğratmayacağını, bu sevginin, bu emeklerin bir hiç uğruna olmayacağını kendisine ispat etmek ister gibi her geçen gün bu sevgisini derinleştiriyor. Eğer karşısındaki erkek onu üzecek, kıracak, sevgisini sorgulatacak bir şey yapmıyorsa, bu kadın uykusundan asla uyanmayacaktır. Erkeklerin iyi bir yalancı olmasına gerek yoktur, sevdiği insana inanmayı seçen bir kadın, kendisini bu yalanlara gerek duymadan da kandırabilir. Bir insanı isterseniz iki ay, isterseniz iki yıl, isterseniz yirmi yıldır tanıyor olun, eğer ona inanmayı seçtiyseniz, sadece görmek istediğinizi görebilirsiniz. Bu yüzden, insanlar uzun yıllardır ilişki içinde olup ayrıldıklarında “Meğer ben onu hiç tanımamışım.” cümlesini kurarlar.

Peki ya tam aksi gerçekleşirse? Kadın, sevdiği adamın aslında “o adam” olmadığını fark ederse? Hem de bunu acı bir şekilde öğrenirse? Gerçekler ortaya çıktığında, dünyan altüst olur. Emeklerin boşa gitmiş gibi hissedersin. Sahi, tam olarak ne için emek vermiştin? Tüm bunlar ne içindi? Kandırılmışlık hissi canını hiç olmadığı kadar acıtır. Bazen ağızdan çıkan bir söz bile insanda bu hissi uyandırabilir. “Benim sevdiğim adam bu adam olamaz.” düşüncesi zihnimizde beliriverir. Belki ilk ciddi kavga, belki ilk kriz, belki bir yalan, belki bir ihanet. Sebep her ne olursa olsun, karşımızdaki insanın bu zamana kadar bize karşı dürüst olmadığını sezdiğimiz o an, geri dönüşsüz sürecin başlangıcıdır. Çünkü konu ne olursa olsun, doğru insan dürüsttür.

Yanlış erkek manipülatiftir. Karşısındakinin fikirlerine değer veriyor gibi görünse de, gerçek hiçbir zaman öyle değildir. Ağzı iyi laf yapan erkekten her zaman korkmuşumdur. Gerçi az konuşan erkekten de korkmak lazım, onlar da sinsi olabiliyorlar. Bir kere erkeklerin, kadınları yanlarında taşıdıkları eşantiyon gibi görmekten vazgeçmeleri lazım. Kendilerini kadınlardan üstün görmeleri büyük bir yanılgı; ama maalesef çoğu bu düşünce içinde. Onlar daha zeki, onlar daha mantıklı, onlar daha becerikli, onlar daha güçlü, bu liste uzar gider. Böyle düşündükleri için, her zaman daha iyisini kendilerinin bildikleri yanılgısına düşüyorlar. İnanın bana, en eğitimli, en entelektüel erkek bile işine geldiğinde ataerkil düzenin gizli savunucularından olabiliyor. Kadın-erkek birlikteliği bir hayat paylaşımıdır. Bir alışveriştir. Sen üstünsün, ben üstünüm yarışı değildir. İnsanların özgürlüklerini elinden almak, onlara hakimiyet kurmak, kararlarına gereğinden fazla müdahale etmek, aslında gizli özgüvensizliğin dışa vurumudur. Erkek egemen toplumlarda yetişen erkeklerin, kendilerini “daha erkek” hissetmeleri için takındıkları bu tutum, kendi eksikliklerine yoğunlaşmaktan, daha iyi bir birey olma yolunda ilerleme çabası içinde olmaktan çok daha kolay, çok daha eforsuzdur. Hem kadınların çoğu da böyle erkekleri sever. Onları yönetsin, onlara “sahip çıksın”, onları kısıtlasın, onları kıskansın isterler. O zaman değişmenin, dönüşmenin ne gereği vardır ki? Konu arz-talep meselesiyse, gerisi teferruattır.

Yanlış erkek düşüncesizdir. Karşısındaki insanın hangi sözlere kırılıp güceneceğini tahmin edip, kelimelerini ona göre seçmek için çaba sarf etmez. Tepki gösterdiğinizde argümanı çoğu zaman: “Ben senin iyiliğin için söylüyorum.” olur. Sizi incitmemek için elinden geleni yapması gerekirken, özensiz davranışlarla size hayal kırıklığı yaşatmaya devam eder. Unutmamak gerekir ki, açık sözlü olmanın bir sınırı vardır. Bazen karşımızdakine duymaya ihtiyacı olduğu kelimeleri söylememiz gerekir, ya da duymak istemediği cümleleri söylemekten kaçınmak. Bu tutum, düşünceli olmaktan ileri gelir. Dürüstlüğü çiğnemek anlamına gelmez.

Bu kadar zaman yanlış erkeklerin bir sürü olumsuz yanından bahsettim. Peki bu adamlara bu huylarına rağmen nasıl katlanıyoruz? Birkaç tane pozitif özellik, diğer tüm negatif özellikleri nasıl arka plana itebiliyor? Biraz da bunlardan bahsedeceğim.

Yanlış erkeklerin çoğunun kadınlarla ilgili kabarık bir dosyası vardır. Bu adamlar çapkındırlar, güncel halleri öyle olmasa bile çok hızlı oldukları bir dönem mutlaka olmuştur. Bir sürü kalp kırmışlardır, bir sürü kadının ilgisiyle egolarını tatmin etmişlerdir. Artık sevilmenin, şefkatin, kısa süreli ilişkilerden daha cazip geldiği döneme girdiklerinde, nihayet bir ilişkiye hazır olduklarını düşünürler. Kadınları nasıl etkileyeceklerini iyi bilirler, ilgi dozunu profesyonelce ayarlarlar. Bilirler ki çoğu kadın mıç mıç tavırlardan, aşırı ilgiden hoşlanmaz. İlginin üstünde olduğunu hissetmek ister; ancak tek seçenek o olmamalıdır. “Prince Charming” birçok yeterli ve nitelikli aday arasından kendisini seçmelidir. Bu da kadınların ego tatmin yöntemidir. Bu erkekler rollerini çok güzel oynar, bir şekilde bu kadının kalbini kazanır. Nihayet, ilişki başlar.

Yanlış erkek başlangıçta sizi “seçerek” sizi prenses gibi hissettirse de, ilişkinin kontrolünü eline aldığında sizi değersizleştirmeye başlayacaktır. Artık sizi elde etmiştir, bir yere gitmeyeceğinizi biliyordur. Kalbinizi, sevginizi kazanmıştır ve siz bu sevgi için birçok olumsuz detayı görmezden gelebilirsiniz. Söz konusu sevgiyse, paylaşımınız da sizin için son derece özeldir. Kahvaltı yapmak, yürüyüş yapmak, film izlemek, yemek yemek gibi günlük aktiviteler bile, bunları sevdiğiniz insanla yapıyorsanız size dünyanın en güzel etkinliğiymiş gibi gelebilir. Hayat paylaştıkça güzeldir. Hayat bir oldukça güzeldir. Ama yanlış erkeği sevmek, yanlış erkeğe tüm maneviyatınızı adamak, sizden en değerli varlığınızı alacaktır. Kendinizi. Taviz verdikçe değersizleşirsiniz. Affettikçe zayıflığınız artar. Özgüveninizi günden güne yok eden bu adam karşısında her geçen gün gerçek kimliğinizden uzaklaşırsınız. Ve gün gelir, kendinizi tanıyamaz hale gelirsiniz. “Ben ne yaptım? Tüm bunlara nasıl göz yumdum? Kendime bu saygısızlığı nasıl yapabildim?” soruları kafanızın içinde yankılanır.

Sevmek çok güzeldir. Sevilmek de öyle. Birlikte uyumak, güne birlikte başlamak, el ele tutuşmak, kokusunu içine çekmek, dudağından öpmek, sarılmak… Ne kadar güzel duygular bunlar. Yanlış erkekle bile olsa güzeldir, o güzel anlar aklınıza geldiğinde ürperirsiniz, belki yüzünüzde küçük bir tebessüm belirir. Ancak, sizi siz olmaktan uzaklaştıran, yolunuzdan alıkoyan her şey, tarihin eski sayfalarında yerini almalıdır. İlerlemek için geçmişin iplerinden kurtulmalıyız. Kendimizi gerçekleştirmek için, gerçekten kim olduğumuzu bulmak için, özgürlüğü, yaşamı derinden hissedebilmek için yapmalıyız bunu. Yeni bir sayfa her zaman iyidir. Hem belki yolculuğumuza eşlik edecek doğru insan bir gün karşımıza çıkıverir. Neden olmasın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkese Merhaba!

Günlükvari 16 - Nihayet Bahar!