Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ben hiçbir zaman değişimleri seven bir insan olamadım. Geçmişle bağlantımı koparmak her zaman zor olmuştur benim için. Sadece insanlarla değil, örneğin göze en önemsiz gelen bir eşyanın bile benim için bir anlamı olabilir. Bu yüzden kullanmadığım şeyleri uzun süre biriktirip, sonrasında cinnet geçirerek bir anda hepsini attığım çok olmuştur. Bir eşiğim var sanırım bu konuda. Bir yerden sonra "eee atıyorum bu ne be!" oluyorum. Ama o eşik gelene kadar odamda bir sürü gereksiz şey barındırmış oluyorum.
Son günlerde uyumadan önce kendimi geçmişe götürdüğüm oluyor. 3 yıl yaşadığım öğrenci evimin koridorunda yürüyüp, mutfağın ışığını kapatıp odama geçtiğimi gözümün önüne getirebiliyorum mesela. O evi boşaltalı 4 ay oldu. Hayatım tamamen değişti. Ve dediğim gibi, ben değişimleri hiç sevmem.
Öyle güzel bir düzenim vardı ki, artık kemik takımım oluşmuştu, hayatımı baştan sona kimseye anlatmama gerek yoktu. Birbirimizin her şeyini biliyor, her türlü muhabbeti çekinmeden yapabiliyorduk. Aynı dizileri izlemiştik, birlikte aynı filmlere gitmiştik. Mizah anlayışımız birleşmişti. Tabu oynasak aramızda birkaç kelimeyle anlaşabileceğimiz milyonlarca malzeme vardı. (Kavga çıktığından oynamıyorduk) Ve şimdi hepimiz ayrı yerlere dağıldık. Bir daha kimseyle arkadaşlığımı bu seviyeye getirmeye çabalayacak halim yok açıkçası. Birlikte büyüyüp olgunlaşmak çok ayrı bir şey. İnsanlar lise arkadaşlıkları bir başkadır der ya, benim için bu üniversite için geçerliydi sanırım. Ben bir şeyi çok sevdiğimde vazgeçmek hiç istemiyorum. İntörnken acili çok sevmiştim mesela ve hala daha özlüyorum. Evimi, kedimi, arkadaşlığımızı, saatlerce çene çaldığımız o güzel zamanları özlüyorum. Bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacak olması, geçmişi daha da özel kılıyor galiba.
Bu depresif yazıyı yazmamın sebebi How i met'in final bölümünü izlemiş olmam. Ne kadar mükemmel bir ekip de olsanız, o ekip bir gün dağılıyor. Bir süre sonra sadece özel anlarda birbirinizin yanında olabiliyorsunuz, o da mani olacak bir işiniz yoksa. 2014 yılında bu finali izlediğimde bu sahnelere hiç takılmamış, gerizekalı Ted yine Robin'e döndü diye delirmiştim. Ama bu seferki izleyişimde kendi hayatımla o kadar bağdaştırdım ki "Benim hayatım da böyle olacaaakkk ühüeeeeeğğğ" diye ağlamaya başladım. "End of era" diyorlar ya, gerçekten de bir devrin sonu...İşte benim gibi bir insan için bunu kabullenmek zor. Çok zor zamanlar da geçirdik, büyük kavgalarımız da oldu, ama yine de bir aradaydık. Dolu dolu geçen bir 6 sene oldu benim için. Şimdiyse gelecek tam bir bilinmezlik.
Bunları yazıp uyumaya gittim ama uyuyamadım. Her şeyi derinlemesine düşünmekten, duygusal olarak kendimle çelişip durmaktan yorgun düştüm. Ama uyuyamadım. Ezan okundu, dünyanın en bitmeyen ezanı uyku tutmayan gecenin sabahındaki ezan. Sonunda güç bela sızmışım. Birkaç kez uykum bölünse de annemin güzel pazar kahvaltısına uyanmak dün geceki olumsuzlukların üstünü örtüverdi. Daha pozitif düşünmeye başladım. Eğer hayatımda her şey aynı gitseydi bu sefer de tekdüzelikten yakınacaktım. Hayatta her şeyin bir vadesi var diye düşünmek lazım. En azından artık çabam bu yönde olacak. Bakalım beni gelecekte neler bekliyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder