Bildiğiniz üzere dün Tus açıklandı. Puanımı kesin ve net görmeden, atıp tutuyormuş gibi konuşmak istemediğim için, daha önceden yazmayı planladığım bu yazıya başlamak için sınavın açıklanmasını bekledim. Düşünsenize geniş geniş “Abiee tus kolay yaa, kafada bitiyo” diyip kötü bi puan alıyormuşum falan. Zaten sonuçlar açıklanana kadar kafamda bütün felaket senaryoları mevcuttu. Gerçekten anksiyete bozukluğum olduğu resmileşti artık. Eğer his sandığım duygular gerçek olsa “Bak içime doğmuş işte” diyecektim ama hiçbiri şükürler olsun ki gerçekleşmedi. Demek ki bu altıncı his olayına fazla kapılmamak lazım. Kafadaki sağlıksız düşünceleri susturmayı en azından denemek lazım.
Sınav sonucumun screen shot’ını alıp paylaşmak istemedim. Gerçekten umursadığım insanlarla sevincimi yaşamak bana yetiyor. Fazla sivrilip dikkat çekmek de istemiyorum. Zaten aşırı aşırısı yüksek bir puan da almadım. Ama diliyorum ki bu puanla hayallerime ulaşacağım.
Öncelikle bilmeyenler için 6.5 aylık Tus serüvenimi başından anlatmak istiyorum. Neler yaşadığımı tweetlerimden az çok biliyorsunuz zaten. Ama gerçekten yol göstermek, yardımcı olmak istediğim insanlar var ve onlar için yazıyorum bu yazıyı. Benim bu süreçte örnek aldığım, umutlarımı bugünlere taşımamı sağlayan insanlar oldu. İstiyorum ki kafasında bu sınavı tabu olarak gören insanlara biraz moral ve motivasyon sağlayayım. Bırakmasınlar, pes etmesinler ve başarsınlar.
Yalansız dolansız ve net rakamlarla konuşacağım. Ders çalışmaya başladığım tarih 7 Ağustos 2017. Sınava 20 gün vardı ve rezil olmak istemiyordum. İntörnlüğümde 2 kez Patoloji 1, 1’er kez Fizyoloji 1 ve 2, 2 kez Dahiliye 2 kitaplarını okumuştum. Offlinelarımı da ders çalışmaya başlamadan kısa süre önce tamamlayabilmiştim. Kitaplarım tamamen doluydu. Kadın doğumun ve farmakolojinin bir kısmını arkadaşımdan geçirdim, bunlar dışında hepsini kendim doldurdum. Farmakoloji’yi Tusdata’ya gitmeme rağmen Tusem’den, İhsan hocadan dinledim. Onun da yarısını dinleyebildim işte. Sonra kamp ses kaydını dinledim de, ona sonra gelicez.
Neyse ben 20 günde Fizyo-1,2, Pato-1, Biyokimya-1,2’yi bir kez okuyup girdim. Sınavdan da 45 aldım. Evet tus çalışmamış bir insan için çok da utandırmayacak bir puandı. Sınav beni ders çalışmak için motive etti, çünkü daha 1 kez okumuş olmama rağmen birçok soruyu yakalayabilmiştim. Dedim ki ben bu işi yaparım. Bu özgüveni oluşturdu bünyemde. Klinikle ilgili zaten hiçbir fikrim yoktu. İçimden geldiği gibi yardırdım orada. Salladım da salladım. Zaten temelde de klinikte de 52, 53 doğru gibi sonuçlar geldi. Dedim Allah artırsın.
Sınavdan sonra tatile gitmiştim. 10-12 gün kadar ders çalışmadım, sonra derse geri döndüm. İlk okumamı bir an önce bitirmek istiyordum. 4 Kasım’da ilk okumam bitti. Önce temel (anatomi ve farmakoloji hariç), sonra klinik okudum. Kadın doğum, küçük stajları da okudum. Eleme yapmadım.
Sıralamamı yazıyorum; ama bana göre ilk okumanın sıralamasının bir önemi yok.
Fizyo-1,2
Pato-1
Biyokimya-1,2
Pato-2
Mikrobiyoloji-1,2
Dahiliye-1,2,3
Genel Cerrahi-1,2
Pediatri-1,2,3
Anatomi
Farmakoloji
Küçük Stajlar-1,2
Kadın Doğum
Kadın Doğum
sıralamasıyla okudum. 7 Ağustos’ta başlayan ilk okumam 4 Kasım’da bitti. Benim hedefim bundan sonrasında kampa kadar 2 tekrar daha yapmaktı. İkinci okumama başladığımda bunun gerçekçi olmadığını anladım. Çünkü gerçekten unutuluyordu ve öyle hayalimdeki gibi 3 günde 2 kitap bitirme falan yoktu. Fizyo-1 yine 4 günümü aldı. Fizyo-2, 3 günümü aldı. 7 günde Fizyolojiyi bitirebilmiştim yani. “Ee nasıl olacak bu iş?” diye düşünerek hayatımın en büyük depresyonuna giriş yaptım. Resmen hayallerim suya düştü. Zaten Ağrı’ya atanmıştım, müstafi olmayı başından kafaya koymuş olmama rağmen yine de sarsıldım. Tüm arkadaşlarım göreve başlayacaktı, sik gibi kaldım affedersiniz. Günlük yazmaya başladım. Kendimi motive etmeye çalıştım. Bu arada denemelerim 46, 47 falan gibi geliyordu. E sokam böyle yaşayışa. Ne zaman yükselecek lan bu denemeler? İşte tam bu süreçte bir tıkanmışlık, bir düğümlenme oluyor. Önünüzü göremiyorsunuz. Süre kısıtlı, kendinize inancınız yerlerde, bir yere gidiyorsunuz ama kesinlikle nereye varacağınız hakkında hiçbir fikriniz yok. Benim başından beri uç nokta bir hedefim yoktu. Ben dahiliye istiyorum. Ege ve Dokuz Eylül Dahiliye benim iki majör hedefim. Tabii o zamanlar Ağustos Tusu daha açıklanmamıştı, 63-64 gibi bir puan alsam daha ne isterim diyordum. Sonra köpek gibi yükseldi puanlar.
Neyse biraz depresyonumu azalttım, ders çalışmaya tekrardan adapte oldum. Kendime dedim ki, tamam belki kampa kadar 3 kez okumuş olamayacağım; ama 2. okumamı o kadar güzel yapacağım ki, kampta ölüm vuruşuyla halledeceğim bu işi. Nitekim öyle yaptım. Kamp 30 ocakta başlıyordu ve 4 kasım’dan 30 Ocak’a kadar 2. okumamı ancak bitirebildim.
Sıralamam önce temel, sonra klinik şeklindeydi. Bu sefer farmakoloji ve anatomiyi de diğer temellerle birlikte okudum. En kötü iki dersimdi bunlar. Ve birine 12, birine 13 gün ayırdım. Dedim ben sizi çok iyi çalışıcam. İkisine de defter yaptım. Yazarak çalıştım. Öyle kutsal bir bilgi kaynağına dönüşmüşlerdi ki, yemin ederim kampta bile hocaların önemli, çıkar dediği ilaçların %95’i benim defterimde zaten mevcuttu. Bu güncelliği de deneme çözerek sağladım. Öncelikle öğrenciyken depoladığım denemelerimi branş branş çözdüm. Fizyoloji mi okudum, alıp 10 küsür denemenin bütün fizyo sorularını peş peşe çözdüm yani. TTS çözmedim. Günceli takip ettim. Örneğin gelmesi beklenen bilgiler, yeni denemelerde soru olarak soruluyor. Ben onları kitaplarıma not alıp yıldızladım. Aynı bilgi kampta bir kez daha karşıma çıktığında onun da tekrarını yapmış oldum. Çünkü kampta bir sürü yeni bilgi duyuyorsunuz. Önemli olan duymak değil, daha önce duymuş olduğunu kalıcılaştırmak. Eğer verilen tüm bilgiler akılda kalsa zaten herkes çok yüksek puanlar alır. Doping merkezi gibi bir yer orası. Harika bir bilgi kaynağı, ama o bilgiye hazır olan kişiye yönelik bilgiler bunlar.
Tusta klinik çözmeyi öğrenmek diye bir nokta var. Bunun için Tusdata’nın Dahiliye soru kitabını aldım, kitabın %40’ını falan çözebilmişimdir, ama yaklaşımı kavramam için yeterli oldu diyebilirim. Aralık 15’te uzun zaman sonraki ilk denememi çözdüm. Henüz Anatomi’nin ikinci okumasını yapmamıştım. Tustime’ın denemesiydi, 54 geldi. İnanamadım. İlk defa 50 üzerinde bir puan almıştım ve doğru yolda olduğumu anladım. O kadar iyi hissettim ki kendimi, anlatamam. Bir şeyi 5 kez okumak tabii ki harikadır, ama bir şeyi iyi okumak da onun kadar iyi olmasa bile yeterliye yakındır. O bilmem kaç tekrar gerekli tabularını bu sayede kırdım. Dedim sizin amınıza koyim beni ne kadar korkuttunuz bu sınavla ilgili. Okuyunca oluyormuş işte. Neyse, ayın 21’inde Tusdata’nın denemesi vardı. Anatomi okumaya başlamıştım ama daha yarısında falandım. Buna rağmen anatomiden iyi bir net yaptım, puan 57 geldi. Dedim Sinem oluyor bu iş. Temeli bitirip, kliniğe başladım. Dahiliye 1, gerçekten konu ağırlığı açısından ağır giren bir kitap. Ben hep branş değiştirdiğimde depresyon atağı geçiriyorum zaten. Temelden kliniğe, klinikten temele geçişler benim için hep zor oldu. 5 günde falan bitirdim kitabı. Zaten bahsettiğim dahiliye soru kitabını, bu kitapları ikinciye okuduğumda çözdüm. İlk okumamı yaparken sadece deneme çözüyordum, o da branş branş değil, haftada 1 tamamını çözecek şekilde. İkinci okumamda başladım o branş çözümlerine.
Klinik okumam kamptan bir gün öncesine kadar devam etti. Kadın doğumu ikinciye okumadım ama küçük stajları okudum. Bu arada 21 Ocak’taki Tusdata denemesinden de 58 aldım. Yani kliniği 1 ay okuyunca bu sefer temel biraz unutuldu, ama klinik yükseldiği için puanım değişmedi. Veee kamp başladı. Rabbiimmm sarsıldım. Yemin ediyorum inanılmaz bir kafa bu kamp kafası. Ben kesinlikle ve kesinlikle herkese öneriyorum. Harika bir oluşum, değerlendirmesini bilene muhteşem bir yer. Paramın her kuruşunun hakkını verdiğimi düşünüyorum. Dikkat dağınıklığı problemim var, sağ olsun tıptaki hocalar benim gibi harika bir ders dinleyicisini 6 senede uyuşturmayı başardı. Lisedeyken o kadar iyi ders dinleyen bir öğrenciydim ki, beni bu hale getiren, eğitim, öğretimden bihaber olup ders anlatan sevgili akademisyenlerimize burdan selamlarımı iletiyorum. Başka şeyler de iletmek istiyorum ama neyse. Derse odaklanmak için en önde oturdum o yüzden. Başka türlü uykum geliyordu ya da dalıp gidiyordum.
Dün sevgili rektörümüz Tus dershanesi için gereksiz demiş. Ha ha ve ha diyorum kendisine. Ben o adamlarla var oldum. Sizin yetersiz eğitiminizle değil. Slaytları okuyarak geçip, F9 ezberletmekle, yani saçma sapan öğretim yöntemlerinizle bu sınav kazanılmıyor. Bana göre doktor bile olunmuyor hatta. Fakültemiz belki Türkiye ortalamasına göre başarılı görülebilir tıp eğitimi konusunda. Eminim ki beterin de beteri vardır evet. Ama asla ve asla övünülecek bir eğitimimiz olduğunu düşünmüyorum. Dershane hocalarının, sizin bize aylarca öğretemediğiniz bilgileri 2 günde öğrettiklerini gördük. Evet belki temelimiz fakültede oluştu. Ama birçok ders çok daha iyi anlatılabilirdi, kavratılabilirdi diye düşünüyorum. Dershane gereksiz diye atıp tutmaktansa, öğrenciye nasıl verimli, akılda kalabilecek şekilde dersler anlatabiliriz, gelecek yıllara hafızalarında hangi bilgiler mutlaka ve mutlaka yer edinmeli telaşına düşmenizi isterdim. Ama maalesef gördüm ki, akademik camiada gelecek nesli gerçek anlamda önemseyen hocalarımızın sayısı gerçekten az.
Evet dershane gerçekten paragöz bir oluşum. Tusdata’dan da pek hazettiğim söylenemez. Ama bu adamlar işlerini gerçekten özenli ve düzgün yapıyorlar. Hocalar inanılmaz kaliteli, özverili, aldığı parayı sonuna kadar hak eden insanlar. Zaten 1980’li yıllarda değiliz, dershane gereksiz muhabbeti bu devirde yapılacak bir şey değil. Gülüp geçmek lazım, ama yine de bir kez daha yazmak istedim. Dershane çok önemli bir şeydir, tus mutlaka olması gereken bir sınavdır, fakülteden mezun olduğumuzda elbette ki güzel kazanımlarla çıkıyoruz okuldan; ama bunlar asla ve asla yeterli değil.
Ne diyorduuuk, kamptaydım en son. Kampın iliğini kemiğini sömürdüm, müthiş bir efor gösterdim. Akşam yurda geldiğimde de günün tekrarını spotlardan, ya da kamp kitabının arkasındaki sorulardan yaptım. Duruma göre değişti. Ama hepsinin tekrarını yaptım diyebilirim. Kampın son 2 gününe gitmeyerek İhsan Hoca’nın Ağustos kamp ses kaydını dinledim. Hocam ses kaydında dedi ki, alınabilecek en kötü puan 65. Ne yazacağını bilemiyorsun, dahiliye için yüksek, kbb için düşük. Arada kalıyorsun işte dedi. Ve ben 65 aldım shjdhjf. Baya gülmüştüm dinlerken. Hemen de başıma gelsin hıhıı. Yolun başındayken bu puanı alabileceğimi düşünmüyordum evet, ama kamptayken gözüm daha bile yükseklerdeydi. Ege dahiliye 70’le kapatınca, Yök kadroları sınırda olunca mecburen hedefim yükseldi yani. Dedim şöyle bir 68 gelse de en azından Dokuz Eylül’ü garantilesem. O kadarı nasip olmadı ama ben bu hayallerle, bu kararlılıkla, vazgeçmemekle, pes etmemekle bugünlere geldim. 45 olan puanımı 65’e yükselttim. Kamptan önceki son deneme sonucumu 7 puan yükselttim. Kafama koymuştum, 8 puan yükseltecektim aslında. Çünkü kampa yazılırken kadın öyle demişti. 8 puan rahat yükseltirsin. Hee tamam dedim. Sürekli kafamda tekrarladım bunu. Çok doğal bir şeymiş gibi, zaten kampta 8 puan cepte dedim. Evet kampta puan yükseltemeyen, ya da 3-4 puan yükseltebilenler oldu. Ama ben yükselttim işte. Herkes yapacak diye bir şey yok, ama yapılamayacak diye bir şey de yok. Ben bunu göstermiş oldum kendime de, çevreme de.
Umarım sınava çalışanlar için faydalı bir yazı olmuştur. Güzel dilekleriyle, temiz kalpleriyle sürecin başından beri yanımda olan herkese çok içten teşekkür ediyorum. Pozitif enerjiyle, kararlılıkla, başarının yüksek ihtimalle geleceğini söylemek istiyorum. Evet aksilikler olabilir, ama büyük ihtimalle olmayacak. Pozitife odaklanmak, kötü düşüncelerden sıyrılmak zor gelse de denenmeli. Sürekli kendi kendine tekrarlanmalı bazı cümleler. Şimdi başınıza çakra açan hoca kesildim farkındayım, ama ben bunları uyguladım. Yazdım, sesli söyledim, arkadaşlarıma söyledim, anneme söyledim. Kampta söyledim. Umudum var, yükselteceğim dedim. Deneme sonucum 50’nin üstüne çıktıktan sonra kararlılığım tavan yapmıştı. O zamana kadar loserı oynuyordum evet. O yükselişi yaşayınca zaten gerisi kendiliğinden geliyor. Zor bir süreç, gerginlik, ruh hali instabilitesi, her türlü psikolojik sorunla karşılaşabileceğiniz bir dönem. Sınav olalı neredeyse 1 ay oldu, hala daha tam anlamıyla normale döndüm diyemem. Ama döneceğim. Bu süreci geçirip kurtulacağız değerli arkadaşlarım. Umarım bu yola girmiş, tüm emeğini ortaya koymuş herkes hak ettiğini elde eder. İnşallah ben de istediğim yere girerim ya. Nolur gireyim çünkü.
Sanırım anlatacaklarım bu kadar. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere!
Merhabalar,tusa çalışırken tıkandığım şu dönemde yazını okumak beni çok rahatlattı. Ulan yalnız değilmişim dedim. Ara verdiğimde diğer yazılarını da okuyacağım aşırı merak ettim kafa yapını, ama şimdi anatomi zamanı :)
YanıtlaSil