Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17342

11 Nisan 2021 Pazar

Günlükvari 8 - Nihayet Güzel Günler!

Herkese iyi pazarlar!

Son blog yazımı yazmamın üzerinden epey zaman geçmiş. Şükürler olsun ki son derece keyifli günler geçirdiğim bir süreçteyim. Depresif duygu ve düşüncelerim ortadan kalktı. İlaç tedavim tamamlandı. İç huzurum geri geldi. Bahar da geldi. Eh, daha ne olsun? Sizlere de hayatımdaki gelişmelerden biraz bahsetmek istedim. Haydi başlayalım.

Şubat ayında Covid Yoğun Bakım’dan çıkmamla birlikte hayatımda bir şeyler yoluna girmeye başladı diyebilirim. Servis kıdemliliği yapmaya başladım. Başlangıçta bu süreci idare edip edemeyeceğime dair tereddütlerim vardı. Son üç ayım cehennem gibi geçmişti, hatta yoğun bakımın son günlerinde istifa etmeye karar vermiştim. Sonrasında ailemle konuştuk ve bu düşünceyi bir süre ertelememin uygun olacağına karar verdik. Ufak bir kafa tatilinden sonra mesleğime bir şans daha verdim. En yoğun servislerimizden birinde yeniden işe başladım. Birçok insanın kıdemlilikte istemediği bir yer olmasına rağmen ben çok keyif alarak çalıştım. Yoğun bakımdan çıkıp kendi servisimize, kendi düzenimize geri dönmek bana çok iyi geldi. Çömezlerimle müthiş bir ekip ruhuyla çalıştık, hem çok eğlendik, hem de çok şey öğrendik. Bu bilgi alışverişi, huzurlu çalışma ortamı bir anda modumu bambaşka bir seviyeye çıkardı. Artık işe severek gidiyordum. Bir taraftan kıdemlilik sınavına da çalıştığım için eğitim açısından da faydalı bir dönem oldu. Birlikte araştırdık, birlikte beyin fırtınası yaptık. Uzun zamandır hayalini kurduğum çalışma ortamını yaşamaya başladım. İstifa düşüncesi tamamen aklımdan çıktı. Kıdemlilik sınavını da geçtim. Nihayet aylardır sırtımda hissettiğim yükler birer birer üstümden kalkıyordu.

Bildiğiniz gibi uzun süredir Latin dansıyla ilgileniyordum; ancak pandemi nedeniyle sosyal dans imkânımız ortadan kalkmıştı. Tahmin edebileceğiniz üzere dans gecelerinin düzenlenmesi hâlâ yasak. Dans gecelerinde dans etmek, bir nevi performans sergilemek anlamına geliyor. Haftada en az iki gün gittiğim bir etkinlik hayatımdan çıkınca boşluğa düştüm. Atamın da dediği gibi: “Dans medeni bir ihtiyaçtır.” O kadar özledim ki dans pistinde içimden gelen hareketleri yapmayı, her şeyden soyutlanmayı. Hâl böyle olunca ben de farklı dans türlerini incelemeye başladım. High Heels Dance epeyce ilgimi çekti. Ben de High Heels sınıfına kayıt oldum. Meğersem evde saatlerce dans ettiğim günler sayesinde kendimi epey geliştirmişim. O kadar çabuk adapte oldum ki ben bile inanamadım. Bu adaptasyonu kolaylaştıran bir diğer faktör de, sürekli olarak dans videoları izlememdi. İstanbul’daki en ünlü dans okullarında eğitmenlik yapan bir sürü dansçıyı takip etmeye başlamıştım. Videolarını saatlerce izlediğim oluyordu. O kadar etkileniyordum ki, gaza gelip evde kendi kendime yapmaya çalışıyordum. Zaten çocukluğumdan beri dans videolarındaki koreografileri yapmaya çalışırım. Shakira’nın, Beyonce’nin kliplerini izleyip az kalça sallamamışımdır. Oldum olası içimde vardı; ama inanın ki yeri geliyor, hobin bile mücadele etmeni gerektiriyor. Ben salsada iyi olmak için egomu bir kenara bırakarak benden iyi dans eden herkesi dansa kaldırdım. Bir sürü kadın dansçının stillerini izledim, work shoplarına girdim. Evde bir sürü prova yaptım. Birkaç iltifat dışında kimseden belirgin bir takdir, hayranlık emaresi de görmedim. Kendimi hep yetersiz hissettim. Dansçılar harikaydı; ama ben ne yaparsam yapayım onlar gibi olamayacaktım. Nihayet bu gereksiz negatif algıyı artık içimde barındırmamayı başardım. Şu an bulunduğum seviye 10 yıllık emeğin ürünü. İçimdeki potansiyelin farkındaydım; ancak bu, müzikle yaşamadan, müzikle iç içe geçmeden, aklını, kalbini adamadan dışa vurulabilecek bir yetenek değilmiş, bunu anlamış oldum. En büyük engelim gerçekten zihnimmiş. Nihayet hayallerimdeki gibi ışıldıyorum, parlıyorum. Bunu başarabildiğim için çok mutluyum.

Spor salonuna da kayıt oldum. Hatta basketbola merak saldım. Salonda kafama göre takılıyorum, gayet eğlenceli geçiyor. Orada birçok arkadaş edindim. Hele bir tanesi var ki, hayran olmamak elde değil. Kendisi edebiyat öğretmeni ve yoga eğitmeni. Birlikte uzun sohbetler ediyoruz, yoga yapıyoruz, müzik dinliyoruz, şarkı söylüyoruz, dans ediyoruz. Gerçekten “dream life” bu olsa gerek. Birlikteyken ikimiz de zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz.

Özel hayatıma gelecek olursak… Tweetlerinde esprisini yaptığım detoksuma devam ediyorum. Kendim için doğru olanın bu olduğuna inanıyorum. Yaşamış olduğum üzüntüyü, beslediğim duyguları birçoğunuz kendi yaşamınızda deneyimlemişsinizdir diye düşünüyorum. Ben bir insanı bütün benliğimle sevme duygusunu yaşadım. Her türlü olumsuzluğa, imkânsızlığa rağmen, ona beslediğim sevgi içimdeki çatlaklardan sızdı ve bir şekilde kendisini gösterdi. İnkâr etmenin, basite indirgemeye çalışmanın bir anlamı yoktu. Bu sevginin karşılığının olmaması bana çok şey öğretti. Öz sevginin kıymetini anlamamı sağladı. Gelip geçici, yüzeysel ilişkilerin ne kadar önemsiz olduğunu ve benim bunlara ihtiyacımın olmadığını fark etmemi sağladı. İnanın bana, şu an bir erkeğin fiziksel olarak beni arzulamasına ihtiyacım yok. Yaşım daha küçükken vardı; ama artık yok. Herkes herkesi fiziksel olarak beğenebilir. Herkes herkese ilgi duyabilir. Bunu son derece doğal buluyorum. Hatta son zamanlarda bedenimi ruhumun önündeki bir sınav gibi görmeye başladım. Ön elemeden geçebilecek insanla olmak istiyorum artık. Bu “Bilmem kaçıncı buluşmaya kadar sevişmeyeceğim” olayı değil. Sadece yaklaşımı yüzeysel olan bir erkekle münasebette bulunmak istemiyorum. Bunun sebebi de benim artık o frekansta olmamam. Ben başka bir arayıştayım. Bedensel birliktelikten ziyade ruhsal birlikteliği arıyorum. Anlamsız birlikteliklerin de ruhsal birlikteliğin gerçekleşmesini geciktirdiğine inanıyorum. Bir miktar (:D) zorlansam da bu şekilde devam edebilmeyi umuyorum.

Bize göre her şey tam olarak olması gerektiği gibiyse; ama olmuyorsa, bilin ki orada sevgi eksikliği var. Kendimizi bir başkasının üzerinden sevmeye çalışmak yerine doğrudan sevebilirsek, böyle çırpınmamıza gerek kalmayacak. İç dünyamızda verdiğimiz savaşlardan galip çıkabilirsek, kendimizi hırpalamak, yargılamak yerine benliğimize, ruhsal sancılarımıza, travmalarımıza şefkatle yaklaşabilirsek o zaman onarılacağız. O zaman doğru insan bizi bulacak. Bu nedenle, bizi yaralarımızla yüzleştiren insanlara teşekkür ederek hayatımıza devam etmeliyiz diye düşünüyorum.

İzninizle yazımı burada sonlandırıyorum. Umarım yaz bize güzellikler getirir, umarım yaralarımızı onarabiliriz, umarım kendimizi hak ettiğimiz kadar sevebiliriz. Hoşça kalın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkese Merhaba!

Günlükvari 16 - Nihayet Bahar!